Yanlışta Israr Edilmeli mi? "Galat-ı Meşhur" Meselesi

Türk olduğu için şükreden,  Türkçe'yi seven ve Türkçe'deki yanlışlıkları karınca karârınca ifâde etmeye çalışan birisi olarak, Türkçe hakkında yazılar yazarak (1) fikirlerimi anlatmaya çalışıyorum. Bu maksatla kaleme aldığım "Yanlış kullanılan kelîmeler, deyimler ve sözler" serlevhalı yazımdaki bâzı kısımları "whatsapp" ismiyle bilinen haberleşme programının durum kısmında da paylaşıyorum.

Paylaştığım bu minvaldeki fikilerim ve yazdıklarım hakkında zaman zaman dostlar da fikir beyan ediyorlar. Bu meyanda pek çok konuyu derinlemesine inceleyerek gerçeğe ulaşmayı âdeta varlık sebebi hâline getirmiş bir dosttan, " 'Galat-ı meşhur, lügat-ı fasihten evladır'  mı derlerdi eskiler? ..." diye nezâket ve nezâhetli bir değerlendirme iletisi aldım.

Dostumun bu iletisindeki sözün günümüz Türkçesi ile karşılığı şudur: Kullanılarak meşhur olmuş, bilinir olmuş bir yanlış doğru kelîmeden daha iyidir.

Peki gerçekten de galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evlâ mıdır?

En sonda söylenecek sözleri en başta söylemeyi seven birisi olarak bu konudaki fikrim asla ve kat'a evlâ değildir. Zirâ her kelîmenin, her sözün kaynağına bakmak, araştırmak eğer bir yanlışlık var ise düzeltmek Türkçe'ye karşı vefâ borcumuzdur. Aksi takdirde uygulamada öyle garabetler ortaya çıkar ki akıl almaz. Misal mi istiyorsunuz, buyrun:

Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkarılmış bir kanunda geçen "alelusul" kelîmesini yarı okumuş teknokratlarımız "gelişigüzel" diye anlayarak ona göre amel etmişler ve kanunun "usûlüne uygun olarak yapılmasını emrettiği" işleri gelişigüzel yapmışlardı! Oysa "alel" ön eki -ince, -nce mânalarını verir. Usûl ise mâlum yöntem, yol, yordam demektir. Dolayısıyla alel-usûl kelîmesi "usûlünce", "usûlüne uygun olarak" demektir. Peki teknokratlarımız suçlu mu bu işte?  664 sayılı Kanun Hükmünde Kararnâme'ye göre ana görevi "Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak, yaymak ve yayımlar yapmak" olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunu'nu oluşturan kurumlardan Türk Dil Kurumu'nun Güncel Türkçe Sözlüğünde "alelusul" kelîmesi için ilk olarak "Yol yordam gereğince, kurala uygun bir biçimde, usulüne uygun olarak" karşılığı verildikten sonra ikinci olarak "gelişigüzel" karşılığı verilmiş! Ki Türk Dil Kurumu'nun düstûru "dilimiz kimliğimizdir" ibâresi! Hangi "dil" hangi kimlik...

Böyle bir şey galat-ı meşhur. Şimdi gelin galat-ı meşhurlara misâller verelim:

"Türk usûlü" mânasındaki alaturka için yöntemsiz, ilkesiz, düzensiz;
"Adet olduğu üzere" mânasındaki alel-âde için sıradan;
"Usûlünce" mânasındaki alel-usûl için gelişigüzel;
"Binici" mânasındaki râkip için yarışılan kimse;
"Boynuzlu" mânasındaki kerata için çocuklara takılma sözü;
"Zarif kıyafetli, edâlı, işveli" mânasındaki yosma için hafif kadın;
"Sebebi veya açıklaması şüpheli olan olgu" mânasınfaki fenomen için kitleleri etkileme gücü olan kimse;
Karşılıklarını mı anlayalım?
"Zahmetsizce" mânasındaki bî zahmet yerine  birzahmet;
"Yunanistan vatandaşı" mânasındaki Yunan yerine Yunanlı;
"Kadir gecesi" mânasındaki leyle-i kadr yerine leyle-i kadir gecesi;
"Yokluk" mânası veren adem yerine âdem;
"Zürefânın düşkünü beyaz giyer kış günü" deyişindeki "zarifler" mânasındaki zürefâ yerine zürafa
Mı diyelim?
"Fark" mânasındaki nüans kelîmesini nüans farkı;
"Geri vermek" mânasındaki iade kelîmesini geri iade;
"Bilineni bildirmek" mânasındaki mâlumu îlam ibâresini mâlumu îlan;
Şeklinde mi kullanalım?
Hayır!
Galat-ı meşhur denilerek mâzur görülen bu kelîmeler ve ifâdeler tıpkı bir küp bala dökülen bir fincan sirke gibi Türkçe'nin sağlığını, doğruluğunu bozar mâhiyettedir. Eğer kendinizi "aydın" olarak görüyorsanız galat-ı meşhurlara hoş bakabilirsiniz amma münevver olarak görüyorsanız asla! (2)
Bütün bunları yazarken bir hususu belirtmek istiyorum. Bu yazıda kullanılan ve misal olarak verilen kelîmelere bakarak "hep yabancı lisanlardan gelen kelîmeleri kullanmamızı mı istiyor bu satırları yazan kişi" diye düşünebilirsiniz. Hemen ve en kati şekilde cevap vereyim: Hayır. Türkçe konusundaki muhtelif yazılarımda (1) belirttiğim üzere, kökü ne olursa olsun bir kelîme nesiller boyunca kullanılıyor ve nesiller arası iletişimi sağlayabiliyorsa o kelîme artık anamızın sütü kadar helâl Türkçe bir kelîmedir. Buna rağmen, eski kelîmeleri kullanmak istemiyorsanız alelâde yerine olağan, alel-usûl için usûlünce, râkib için binici, bî zahmet yerine zahmet olmazsa, mâlum yerine bilinen kelîmelerini kullanabilirsiniz. Ancak, bir lîsanın zenginliği sâhip olduğu kelîmelerin sayısıyla ölçülebileceğinden hem alelâde ve hem de olağan kelîmelerinin her ikisini de kullanmak lîsanı zenginleştiricidir. Ancak, hoş bir tınısı olan bu  bu eski kelîmeleri kullanmak istiyorsanız, kullanırken lütfen dikkatli olunuz ve onları en doğru şekliyle kullanınız.
Türkçe ifâde gücü ve zenginliği açısından fevkalâde güzel bir lîsandır. Onu yanlışlardan, yanlışlıklardan, kısırlık ve kuraklıktan korumak boynumuzun borcudur. Lütfen unutmayın Türkçe varlık sebebimizdir.

---

(1) Türkçe ile ilgili yazılarıma aşağıdan uşalabilirsiniz:

Öz Türkçe - Üvey Türkçe 

"Osmanlıca" diye bir lîsan var mı? 

Şapkalar 

Ah şu kelîmeler 

Türkçemiz 

Bilimsel eserlerde Türkçe kullanımı 

(2) Aydın, münevver ve entelektüel konulu yazıma buradan ulaşabilirsiniz.



Bu blogdaki popüler yayınlar

Mardin

Bozyazı - Mersin

Ankara'da "Hanlar Bölgesi"