29 Kasım 2023 Çarşamba

Yanlış kullanılan kelîmeler, deyimler ve sözler

 Haydan gelen huya gider

Bu deyim, zahmetsizce kazanılan şeylerin kolayca kaybedilebileceği manasında kullanılmaktadır. Oysa gerçek çok farklıdır. "Hay" Allah'ın sıfatlarından olup, "ebedî hayatla diri" mânasındadır. "Hû" ise  “O” mânasında bir zamirdir. Dolayısı ile bu söz "Ebedi hayatla diri (hayy) olan Allah'dan gelen yine o'na gider"  anlamındadır.

***

Her halde

Çoğu zaman herhalde olarak bitişik de yazılan bu iki kelîme, pek çok kişi tarafından ihtimal belirtmek üzere "sanırım", "zannederim" mânasında kullaınlmaktadır. Oysa her durumda, her şart altında anlamında mutlaklık belirten iki kelimedir. "Her halde gideceğim" denildiğinde  "mutlaka gideceğim" denilmektedir.

***

Özeleştiri vermek

Son zamanlarda, televizyon tartışma programlarında ve gazete yazılarında "özeleştiri vermek" deyimini duyar olduk. "Vermek" fiili, cisimler bakımından bir şeyi bir başkasına vermeyi ifade ederken, gayrı-maddî hususlar bakımından bir konuyu bir merciye intikal ettirmeyi ifade eder. Söz gelimi "ifâde vermek" gibi. Dolayısıyla özeleştiri vermek ancak bir kimsenin sorgulanırken veya yargılanırken yapabileceği bir iş olsa gerektir. Bunun hâricinde bir kimsenin kendi kendisini tenkit etmesi, eleştirmesi için "vermek" fiili değil ancak ve ancak "yapmak" fiili kullanılabilir. Dolayısıyla deyimin doğrusu "özeleştiri yapmak"tır.

***

Almak

Almak fiili, maddî hususlar içinbir şeyi bir yerden almak mânasındadır. Zaman zamana birleşik fiil olarak da kullanılır.  Gayrı-maddî hususlar için de kullanılır. Selam almak, dua almak gibi. Son zamanlarda almak fiili maksadı ve mânası dışında kullanılır hâle geldi. Duş almak, çay almak, kahve almak vb. Oysa duş "yapılır", çay ve kahve "içilir". Yapmak, içmek gibi çeşitli fiillerin yerine "almak" fiilini kullanmak yanlış olduğu gibi, çeşitli işlere ait fiilleri lisânımızdan uzaklaştırarak zayıflattığı da açıktır.

Sebep - neden
Bugünlerde sebep kelîmesinin yerine "neden" kelîmesini kullanıyor bâzıları. Bu kullanımı doğru bulmuyorum. "sebep" İngilizce'deki "reason"kelîmesinin karşılığı iken "neden" "why" soru kelîmesinin karşılığıdır. "Neden" kelîmesi bir soru sorarken "sebep" kelîmesi bir açıklama getirir. "Neden söyledin" derken "neden" kelîmesini kullanmak gerekirken, bu soruya cevap verirken "Şu sebeple söyledim." deriz.
Hep söylüyorum. Birden fazla kavramı bir tek kelîmeye sığdırmak ancak Türkçeyi fakirleştirir.

***

Suistimal - suiistimal
Arapça'da "sui" kötü", "istimal" ise kullanım mânâsına gelir. Dolayısıyla "suiistimal" kelîmesi "kötü kullanım", "kötüye kullanım" anlamındadır. Bu kelîmeyi suistimal şeklinde kullanmak yanlıştır ve -mizahî bir yakıştırma ile- olsa olsa "su kullanmak" anlamını verir. Suiistimal kelîmesini kullanmak zor geliyorsa, -su kullanmak yerine- cümlenin gelişine göre  "kötü kullanım" veya "kötüye kullanım" diyebilirsiniz.

***
Mütevazi - mütevazı
Mütevazi kelîmesi , (ﻣﺘﻮﺍﺯﻯ) Arapça "tevāzі" “paralel yapmak”tan gelir ve paralel demektir.
Mutevazı kelîmesi ise tevazu (alçak gönüllülük) kökünden gelir ve alçak gönüllü demektir. Dolayısıyla, birisine "alçak gönüllü" demek istiyorsanız mutevazı demelisiniz; mütevazi değil.

***


Hâlâ

Şu ân var olan, geçerli olan, süregiden bir durumu ifâde etmek üzere "hâlâ" zarfını kullanırız. Bâzı aklıevveller şapkayı kaldırdılar ya, şimdi bu kelîmeyi "hala" olarak kullananlar var. Oysa hala kelîmesi Türkçe'de babanın kız kardeşini ifâde eder. "Hâlâ gelmedi" yerine "Hala gelmedi" diyorlar; teyze geldi mi acaba?!

***
Salatalık - hıyar
Hıyar olarak bilinen -ve ilmî bakımdan meyve sayılan- sebzeye kibarlık olsun diye salatalık denildiğini biliyorsunuz. Oysa, "salatalık", salatası yapılan her türlü zerzevat için kullanılabilecek bir kelîmedir. Buna göre, marul, domates, havuç ilâ... salatalıktır. Dolayısıyla hıyara salatalık demek yanlış olduğu gibi, Türkçemizde bir kelîmenin unutulmasına yol açar mâhiyettedir.

***
Yanıt
Çeşitli "kesim"lerce "cevap" yerine kullanılan bir kelîme. Pek çok dilbilimciye, hocaya, hâceye, öğretmene, muallim ve muallimeye, gericiye ve ilericiye sordum fakat cevap alamadım bu "yanıt" kelîmesinin kökü, etimolojisi hakkında. YAN, YANI.. Cevâbı karşılayacak bir "üretim süreci"ne ulaşamıyorum. Uydurma bir kelîme olup, kuşaklar arası kültür iletimini bozan bir virüstür.
(Yukarıdaki "kesimler"den kasıt, bilmeden fikir sâhibi olanlar, kullandığı kelîmelere göre kendisine politik yer belirleyenler, muhafazakâr kültüre itiraf edemedikleri bir düşmanlık besleyenlerdir. )

***
Alaturka
Bâzı "sözlük"lerde "Eski Türk töre, 'alışkı' ve yaşama biçimine göre olan", "dünya görüşü ve yaşam biçimi, davranışı güne uygun olmayan, yöntemsiz, ilkesiz, düzensiz (kimse, tutum)" gibi karşılıklar verilmesi TÜMÜYLE YANLIŞ ve dahi insafsızlıktır. Kelîme, İtalyanca "A la Turca"dır ve kelîme karşılığı TÜRK GİBİ demektir. Sözlük mânasına gelince, eğer bir kelîmenin başına geliyorsa, o kelimeye "Türk usûlü, Türk tarzı" mânasını katar. Misal, "alaturka müzik" "Türk usûlü müzik" demektir.
Kimliğinde Türk vatandaşı yazan bir sinema oyuncusu "Türk olarak doğmayı ben seçmedim"  mealinde bir lâf ederken Türk olmaktan nasıl utanıyorsa, yukarıdaki ifâdeler de aynı kapıya çıkar mâhiyettedir.

***

Yasal
Yasal kelîmesi şimdilerde -tıpkı şey gibi- hukuk soslu konuşmanın ve yazmanın vazgeçilmezi oldu.  "Bu durum yasal değil. Yasal hakkımı kullanıyorum. Yasal durum şöyledir. Yasal davranış" bu ve bunun gibi onlarca şekilde kullanılıyor. Hadi bilmeyen kullansın, ya hukukçuların bu kelîmeyi kullanmasına ne demeli? Yasal kelîmesi "yasa" kökünden üretilmiş, yasa da bildiğiniz gibi "kanun" demektir. Şu hâlde yasal "kanunî" manâsına geliyor, değil mi? Ancak, uygulamada sâdece kanunî manâsında değil, "hukukî" manâsında da kullanılıyor. Oysa, her kanunî durum hukukî olmakla birlikte, her hukukî durum kanunî değildir. Gerçekten, bir yönetmelikte yer alan hususa temas ederken yasal denilmesi fâhiş hatadır. Dolayısıyla "yasal" kelîmesinin yerli yersiz kullanılması bir karmaşaya, bir kargaşaya, bir yanlışlığa sebep oluyor. Kanunda yer alan hususlar, kanuna göre yapılan işler için kanunî, hukuka ilişkin hususları ifade etmek için de hukukî kelîmeleri kullanılmalıdır.

***

Usul - usûl
Türkçe'de iki tâne "usul" kelîmesi vardır. Birincisi Arapça'dan Türkçe'ye geçmiştir  ve kökleri asıllar, üstsoy, yöntem, metod mânalarına gelir.
"Onun aslını bilirim", "Usul ve füruya karşı işlenen suçlar", Bu işin usulü böyle değildir." Bu cümleler yukarıdaki mânalara misaldir.
İkinci kelîme ise Türkçe "usul" kelîmesidir ki yavaş mânasına gelir. "Usul usul geldi", "Usulca yanıma sokuldu." misallerinde olduğu gibi.
Ama bu kelîmeyi şapkasız kullandığımızda işler karışıyor. Yavaş mânasındaki kelîmede herhangi bir ses uzaması veya incelmesi olmadığı hâlde, Arapçadan geçen kelîmede, kullanılan yere ve kullanılmasına göre ses incelmesi veya ses uzaması gereklidir. Bu yüzden üstsoy, yöntem mânasında kullanıldığında kelîmenin "usûl" olarak yazılması gereklidir.

19 Kasım 2023 Pazar

Bakiye

 Daha kaç nisan kaldı tül kanatlı çiçekleri görebileceğin,

Huzura vâsıl olacağın kaç vakt-i müstesnâ,

Hemhâl olacağın ne kadar mutluluk,

Daha kaç fırsat kaldı tevbe-i nasuha,

Neresindensin ömür denilen bu kısa yolculuğun,

Daha kaç menzilin kaldı ... 


Elbet geçecek kapından o tamahkâr bezirgân,

Yalanla sarmalanmış sîmalar alıp

Zamana uygun maskeler vermek için,

Sonrasız sıradanlığınla alıp

Mutlu olacaksın bir zaman.

Kalan zamanı düşünmeden...


Daha kaç gün kaç saat kaldı...

2 Ağustos 2023 Çarşamba

İtirafı müşkül bir seraba dair itiraflar

Vardılar.

Vâr olmuş olmalılar.

Vâr olmaları gerekiyordu.

Fakat...

İhtimâl iklimi şiirlerde değil yaşamanın içindeymiş...

Yok'un aynadaki aksi imiş var; altmış yılın yekûnu da hayalât.

Şu hayat denilen Tatar içkisinin bin kerre bin sahneli piyesinin son perdesinin zili çalıyor, 

haydi seyre, ey hayâllerim ve seraplarım 

        -ki siz en vefâlı dostlarım oldunuz...

Saman kağıda basılmış on kıtalı bir taşra ağıdının hüznünü yaşamak için ey hâzirun!

Gelin ve dinleyin! Hayallerimi ve sükutlarını

ve dibe çökmüş kurşun gibi acılara dokunun ruhunuzla.

Kan kırmızı canfes perde açıldı, şimdi susmak zamanı.

Son perdesi başladı yaşamak denilen şu oyunun.

Şimdi hüzün zamanı...


Var mıydılar? Var olmuş muydular? Var olmaları gerekiyor muydu?

18 Temmuz 2023 Salı

Kayıplarımız

Ne güzel insanlarımız vardı, merhametli. Kuş evleri yapan...

Ne güzel insanlarımız vardı, yardımsever. Komşusu açken tok yatmayan...

Ne güzel insanlarımız vardı, hayırhah,  âcizler için vakıflar kuran...

Ne güzel insanlarımız vardı, dünyayı kendisine emanet olarak gören...

Ne güzel insanlarımız vardı, hayvanları seven, ağaçlar diken...

Önce birer birer pir-i fâni oldular sonra dar-ı bekâya göçtüler.

Büyüklerini düşünmeyen gençlerimiz, hayvanlara eziyet eden, paradan başka değeri olmayan insanlarımız var şimdi. Tek kıstası madde olan, açgözlü, bencil.

***

Ne güzel evlerimiz vardı, bahçeli. Bahçesinde meyve ağaçları olan..

Ne güzel evlerimiz vardı, sığındığımız. Ailenin büyükleri ve küçüklerinin bir arada olduğu...

Ne güzel evlerimiz vardı, ferahladığımız . Gölgeli, serin sofaları, mahrem avluları olan...

Ne güzel evlerimiz vardı, kerpiçten, taştan, tahtadan. Hımışı, bağdadileri olan...

Ne güzel evlerimiz vardı, huzur veren, yuva olan...

Önce birer birer terkedildiler, sonra ya yıkıldılar ya da arsa olarak satıldılar.

Bahçesiz, sofasız, bağdadisiz, avlusuz rezidanslarımız var şimdi. Beton, çelik ve seramikle özü kurutulmuş. En yakın aile fertlerinin ayrı ayrı yaşadığı.

***

Ne güzel lisanımız vardı, kış gününü bahar letafetiyle târif edebilen...

Ne güzel lisanımız vardı, yeşillikler içinde akan derenin şırıltısını mücesemmleştiren...

Ne güzel lisanımız vardı, şiirin şiiri olan...

Ne güzel lisanımız vardı, ana sütü gibi temiz ve bizim olan...

Ne güzel lisanımız vardı, bütün nesillerin biribirini anladığı...

Önce birer birer kelimeler düşman ilan edildiler, unutturuldular sonra da yerine ya kelime uydurdular ya da batıdan kelimeler soktular.

Üç neslin biribirini anlamadığı, birkaç yüz kelimeyle meram anlatılmaya çalışılan kupkuru bir dil var şimdi. 

Güzelliklerimizi, hasletlerimizi birer birer yok ediyor ve gittikçe kurumuş dere yataklarına dönüyoruz.. Velhâsıl iyi ve güzel ne varsa yitiriyoruz.





28 Şubat 2023 Salı

Ne Güzel Hazanlarımız Vardı

 Yermeye kıyamadığımız hüzünlerimiz vardı; hazanlarda serpilen, içimizi titreten...

Yağmur çiseltisi, toprak kokusu, bin renkli yapraklar...

Elveda diyen meyvelerin bayıltan rayihası...

Gittikçe kısalan günlerde bir şeyleri yetiştirmenin, bir yerlere yetişmenin telaşı...

Uzak bir iklimden gelen soğukların akşamları hissedilen nefesi...

Yağmurun vurduğu camların ardında içilen buğusu tüten çaylar...

Nihaventden gelip hicazda eğleşen ve hüzzama doğru hicret eden şarkılar...

Hâk ile yeksan olmak üzere dallarla vedalaşan altın renkli yapraklar...

Gittikçe artan yalnızlıklar...

Velhasıl

Ne güzel hazanlarımız vardı, doya doya yaşayamadığımız...




Tarihi Sultan Sofrası - Mardin

 Mardin Kalesi'nin eteklerinde kurulmuş eski Mardin'de 1 Numaralı Cadde üzerinde kasaplar çarşısının girişinde yer alan bir esnaf lo...