Yazmak
"Yıllar cildi buruşturabilir ancak heyecanların bitişiyle ruh buruşur." demiş bir "iyibilmiş"(*). Vardır böyle tumturaklı lâflar, her yerde karşılaşabilirsiniz, internet salgınıyla birlikte cep telefonunuza bir mesaj olarak da düşebilir âniden. Artık yazı yazmak gibi "yorucu" işlerle uğraşmanıza gerek yok. Birisi biryerlerden böyle lâfları bulup bir "görüntü" hâline getiriyor, siz yazmak zahmetine katlanmadan, ne nârin parmaklarınızı, ne de obez beyninizi yormadan şıp diye gönderiveriyorsunuz bu görüntü levhalarını. Bayramlarda, özel günlerde... Oysa yazmak başka, bambaşka bir iş, bir vârolma hâlidir. Yazdığınızda kendinizden birşeyler katarsınız yazıya. Kelîmelerin dizilişi sizi anlatır karşınızdakine. Yazmak, görüntü levhalarının konfeksiyon mağazasından usta bir terzi dükkânına terfi ettirir sizi. Boyunu kısaltarak, belini daraltarak üzerinize uydurulan hazır giyim sıradanlığından üzerinize göre biçilip dikilmiş bir elbisenin fevkalâdeliğine...