20 Şubat 2019 Çarşamba

Şapkalar

1) Başını usul usul dosyadan kaldırdı ve "Usul hatası var" dedi.
2) Kar satışı karlı bir iş.
3) Kadın balasını sordu, Bala'ya gitti dediler.
Yukarıdaki üç cümleyi okuma şeklinize göre mânâsı değişecektir. Darbeci tâlimatıyla harflerde şapka kullanımı kaldırıldı ya, buyrun karmaşaya ve kargaşaya.
Neden mi karmaşa? Türkçe, okunduğu gibi yazılan, yazıldığı gibi okunan bir lîsandır demiyor muyuz!
Efendim, Anadolu'da "usul" -diğer mahallî ve değişik kullanımları yanında- yaygın olarak "yavaş" mânâsında kullanılan bir kelîmedir. "Usulca gel" cümlesindeki gibi. Arapça'dan Türkçe'ye geçen "usûl" ise, yöntem, metod  mânâsındadır! 1 numaralı cümlede, kişi yavaş yavaş başını kaldırıyor ve  usûl hatası var diyor; eğer ikinci "usul"da şapka varsa elbette.
2 numaralı cümleyi şapkasız okursanız, her iki "kar" kelimesi de kışın yağan donmuş ve kristalize suyu ifâde edeceği için oldukça anlamsız olacaktır. Eğer sıcak bir yörede kar satmanın "kârlı", kazançlı bir iş olduğunu söyleyecekseniz, ikinci "kar" kelîmesinde şapka kullanmak şarttır.
3 numaralı cümlede, kadın çocuğunu soruyor; çocuk, Ankara'nın "Bâlâ" ilçesine gitmişse, ikinci "bala"da iki adet şapka kullanmak zorundasınız. Aksi takdirde "çocuk çocuğa gitti" gibi ilginç bir mânâ çıkacaktır ortaya.
Bu misalleri çoğaltmak mümkün. Afrika'da yalıtılmış bir hayat süren bâzı kabilelerin lisânlarını hâriç tutarsak, başka bir lîsandan kelîme almamış saf bir lîsan olamayacağına göre, bâzı kelîmelerde uzun veya ince sesliler olması mümkündür ve bu sesleri şapka olmadan yazamayız, kendimizi ifâde edemeyiz. "Yok canım, biz gelişinden anlarız, şapkaya ne gerek var" diyenler olabilir elbette. O durumda, lisânda etnik bir temizlik yaparak ince ve uzun seslileri atabilir, netîcede de "Sürgünler sürgünde sürgün yemekten sürgün oldular" kuruluğuna ve bir müddet sonra da "şeyin şeyi şey olmuş" tatsızlığına düşeriz.
Esâsen, şapka konusunda bir yanlışlığımız da var. Hem uzun ve hem de ince sesliler için "^" işâretini kullanıyoruz. Oysa ince seslilerle uzun seslileri ayırt edebilmek için iki farklı işâret kullanmak daha uygun olacaktır. Öldüren kimseyi târif eden -ve ism-i fâil olan- kâtil kelîmesindeki a harfi ince değil uzun okunmalıdır. Türkçeye oldukça hâkim bâzı yazarlar, uzun a harfini gösterebilmek için, bu kelîmeyi iki adet a harfi ile "kaatil" şeklinde yazmışlardır. Eğer bu kelîmedeki a harfi kısa okunursa, kelîme "öldürme" mânâsına gelecektir; "katil zanlısı"nda olduğu gibi. Bu konuda muhtemel bir çözüm ince seslilerle aidiyet gösteren "i" harfi için "^" işâretini, uzun sesliyi göstermek içinse ilgili harfin üzerine düz çizgi işâretini koymak olabilir. Yani işāret kātil lâf, idārî gibi.
Belki bugün uzun ve ince sesli barındıran kelîmeleri bildiğimiz için, şapkasız da olsa vaziyeti idâre edebiliyoruz; ancak, gelecek nesillere kuru, tatsız ve derinliksiz bir Türkçe yerine lezzetli, âhenkli ve zengin bir Türkçe bırakmak istiyorsak düzeltme işâretlerine muhtâcız.

Kebapçı Hacı Halit - Diyarbakır

  Diyarbakır Ulu Camiini ziyaretim esnasında acıkınca, etraftaki birkaç esnafa yemek yiyebileceğim iyi bir esnaf lokantası sordum ve hepsind...