İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Kasım 2021 Cuma

İstanbul hâlâ Dersaadet mi?

Dün akşam "yayla çalınan tanburla" (*) icra edilen müzik dinlemek istedim. Âdet olduğu üzere, bir video paylaşma sisteminde arama yaptığımda karşıma 19.04.2016 tarihli "Sadun Aksüt | Bir Üstad Bir Saz: Yaylı Tanbur" adlı bir yayın çıktı.

Üstad Sâdun Aksüt'ün anlattıklarını dinlemeye başladım. Üstad, felâket derekesindeki trafiği sebebiyle artık İstanbul'da araba kullanamadığını söyledikten sonra, İstanbul'a dâir bir şiirini okudu. 2004'te yazılmış şiirinde Aksüt şöyle diyordu:

Bu şehir

Artık benim bildiğim

İstanbul değil.


Ne Kalamış'dan huzur alınır

Ne Marmara'nın koynuna girilir


Geçmişdeki hoş geceler

Körfez'deki dalgın sularda kaldı

Baksak da göremeyiz

Sahilleri kirlilik aldı.


Bunu dinlerken aklıma Necip Fâzıl Kısakürek'in "Canım İstanbul" şiiri geldi. Sultan'üş şuara  (**) "Canım İstanbul" şiirinde,

Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;

Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

dedikten sonra

Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;

Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar..

demiş.

Necip Fâzıl Kısakürek'in Canım İstanbul şiiri 1963 yılında yazılmış, Sâdun Aksüt'ün Şiiri ise 2004'te. Aralarında 41 yıl, evet sâdece 41 yıl var. 41 yılda bakan gözler mi değişti yoksa İstanbul mu?

Bana göre İstanbul...

İstanbullu olmayan, İstanbul'u arada bir ziyaret eden birisi olarak söylüyorum bunu..

Bir zamanlar bir tatlı huzur alınan Kalamış'a da gittim, şiirlere, şarkılara ve tablolara konu olan Üsküdar'a da, Ada'ya da...

"Şen gönüller yatağı" olarak vasfedilen Boğaziçini de gördüm karınca kararınca..

Gürültüsüyle, karmaşasıyla, kalabalığı ile, pahalılığı ile İstanbul sâdece maddeye tahvil oldu. Ruhunu Cibali'nin kuyularından birisine müebbeden hapsetti İstanbul tufeylileri.

Çıkın târihi yarımadayı dolaşın. Birkaç saaatlik bir dolaşmadan sonra pes edecek, kendinizi bu Şehirden bir ân önce kurtarmaya bakacaksınız.

Yahya Kemal Beyatlı'nın "Bir Başka Tepeden" adlı şiirini yazarken baktığı, bakabileceği kaç tepe kaldı İstanbul'da? Acaba Şimdi yaşasaydı Beyatlı yine

Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,

Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.

Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rüyada

Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

 mısralarını yazabilir miydi...

Artık megaşehirmiş... metropolmüş... Buyrun sizin olsun...

Bu şehir, artık üstüne şiirler yazılan, şarkılar bestelenen İstanbul değil. Dersaadet (***) hiç değil...

Abdullah Biraderler tarafından çekilmiş ve 1895 öncesi Laleli Camii ve etrafını gösteren bir fotograf

----

Meraklısına notlar:

(*) Sâdun Aksüt'ün dediği gibi bu çalgının adı "tanbur"dur, tambur değil. Ayrıca "yaylı tanbur" ifadesi de yanlıştır, doğrusu "yayla çalınan tanbur"dur.

(**) Sultan'üş şuara: Kelime anlamı olarak şairler sultanı demektir. Bu ifâde hususî olarak Necip Fâzıl Kısakürek için kullanılır.

(***) Dersaadet: Kelime anlamı olarak "saadet kapısı" demektir. Bu kelîme husuî olarak İstanbul için kullanılır.

26 Ekim 2019 Cumartesi

Bizans mı Roma İmparatorluğu mu

Söz İstanbul'un fethinden açıldığında "Bizans" gündeme gelir. Târihçilerimizden bâzıları "köhne" Bizans devletinden, bâzıları  Bizans  "İmparatorluğu"ndan- bahsederler. Üniversitelerin sanat târihi bölümlerinde "Bizans sanatı" dersleri vardır. Peki Bizans Devleti -veya imparatorluğu- ifâdesi nereden gelmektedir, bu kullanım şekli doğru mudur diye hiç sordunuz mu kendinize?
İtalya yarımadasında M.Ö. 27 yılında kurulan Roma Devleti, zamanla büyüyerek Roma İmparatorluğu'na vücut vermiştir. Yapılan savaşlarda kazanılan topraklarla gittikçe büyüyen Roma İmparatorluğu'nda idare merkezi birkaç defa değişmiştir.
MS. 235'ten itibaren içine düştüğü fetret devrinden sonra Diocletianus Roma İmparatorluğunu toparlıyor ve biri doğuda, diğer batıda ikili yönetim sistemi getiriyor. Daha sonra, doğu ve batının "augustus" iki imparatoruna iki de "sezar" eklenerek tetrarşi denilen bir sistem getiriliyor. Kuruluşundan itibaren İmparatorluğun başşehri Roma iken imparator Diocletianus Nicomedia'da (Bugünkü İzmit) yaşayıp burasını Roma İmparatorluğu'nun idare merkezi olan kullanmaktaydı.(1)
Doğu kısmının augustusu I. Konstantin, 330 yılında eskiden küçük bir balıkçı barınağı olan bir yerleşim yerini Byzantion'u imparatorluğun yeni başkenti yapar ve şehre "Yeni Roma" anlamına gelen Nova Roma adını verir. Bu şehir kurucusunun ismine nisbetle Konstantinopolis (Konstantin’in şehri) olarak anılmaya başlar. Nihayet 395 yılında I. Theodosius'un ölümünden sonra imparatorluk fiilen doğu ve batı olarak ikiye bölünür. 476 yılında Batı kısmı sona erince doğu - batı farkı kalmamış ve Roma İmparatorluğu 1453 senesine kadar "Roma devletinin geleneklerine dayanarak" (2) doğuda hüküm sürmüştür.

Yukarıdaki haritada, şehrin ilk yerleşim yerini çevreleyen surların, tarihi yarımadanın en doğu ucunda yer aldığı belirtiliyor. İkinci sur, birinci surun batısında ve MS 330 yılında inşa edilen Konstantin surlarıdır.  Nihayet en batıda II. Theodosius zamanında 5. yüzyılda yapılan surlar görülmektedir.

Eski balıkçı barınağı şehrin kurucusu kabul edilen Byzas’a nispetle Byzantion ismi Roma İmparatorluğu döneminde, devleti ifade etmek üzere kullanılmamış; bu isim Hieronymus Wolf isimli bir 16. Yüzyıl Alman tarihçisinin  "Corpus Historiae Byzantinæ” isimli kitabından sonra kullanılmaya başlanılmıştır.  Yâni merkezi Konstantinopois olan Roma İmparatorluğu'na "Bizans İmparatorluğu" demek, Roma İmparatorluğu sona erdikten yüz küsur yıl sonra "icat olunmuştur". Nitekim ünlü sanat târihçisi Prof. Dr. Semavi EYİCE, Bizans adının uydurma olduğunu söylemektedir.(3) Bizans Devleti Tarihi kitabının yazarı Georg Ostrogorsky, "Bizans, bilindiği gibi, bizim Bizanslı dediğimiz kişilerin bilmedikleri, daha sonraki devrin bir terimidir. Bunlar kendilerini her zaman Romalı olarak adlandırmış, imparatorlarını Roma hükümdarları, eski Roma Caesar'larının halef ve mirasçısı saymışlardır." demektedir. (4)

Tarihi konularda hassas olmadığımız için, bizde de Roma İmparatorluğunun “Bizans İmparatorluğu” şeklinde yanlış isimlendirildiğine şâhit oluyoruz. Öyle ki, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın  “Türkiye Kültür Portalı” internet sitesinde "Doğu Roma’nın merkezi Bizans şehri olduğu için bu imparatorluğa Bizans İmparatorluğu denilmiştir." bilgisi yer almaktadır.(5)
Şu hâlde Bizans İmparatorluğu -veya Devleti- ibâresi yanlış olup, doğrusu Roma İmparatorluğu'dur.
Kafa karışıklığına sebep olan bir diğer kelîme de RUM'dur. Türkçe’de kullanılagelen “Rum” الروم kelimesi de "Romalı, Roma’ya mensup” anlamındaki Romaio isminin Arapça’ya geçmiş şeklidir.(6)
( Arapça’da “o” sesinin olmayışı, bunun yerine “u” sesinin kullanılması Roma’dan rum’a geçişi açıklamaktadır. Nitekim, İstanbul’un fethinden sonra Fâtih Sultan Mehmed’in aldığı “Kayzer-i Rûm” unvanı da Roma kayseri, Roma sezarı yâni Roma imparatoru manâsına gelmektedir. )

Roma İmparatorluğunun doğuda devam eden bölümü, başlangıçta oldukça büyük topraklara sâhip iken zamanla toprak kaybederek iyice küçüldü ve nihâyet 15. Yüzyılda Konstantinopolis ile sınırlı hâle geldi. Bu durum aşağıdaki haritada gösterilmektedir.

(Harita, https://cdn.britannica.com/46/64946-050-3D7FE219/Byzantine-Empire.jpg adresinden alınmıştır)
Bu haritada, I. Justinianus dönemi (MS. 527 - 565) kırmızı çizgiyle,  yaklaşık 1020 yılındaki durumu pembe ile ve nihâyet 1360 yılındaki durumu kırmızı ile gösterilmiştir. 15. yüzyılın ortalarına gelindiğinde artık bir şehir-devlet hâline gelen Roma imparatorluğu, tekrar II. Theodosius surlarının içine hapsolmuştur.
***
Roma'ya dâir kısa değinmeler
Bu yazıda, -ve diğer yazılarımda- ele alınan konu, şahıs ve mefhumlar için değer yargılarımı belirmemiş isem, başlıktan veya yazının muhteviyatından bu kâbil çıkarımlar yapılmasını yanıltıcı bulurum. Eğer gerekli ise değer yargılarımı, beğenilerimi yazılarda belirtiyorum. Roma da bu çerçevede ele alınmalıdır. Meselâ Fatih Sultan Mehmed'in "Kayzer-i Rûm" ünvânını almasından hareketle umumî olarak Roma İmparatorluğu ve husûsi olarak Roma Şehrini, Konstantinopolis şehrini ululadığım mânâsı çıkarılmamalıdır.
Roma İmparatorluğu pek çok bakımdan dünyayı etkilemiştir. Batı dünyasında câri hukuk sisteminin dayandığı Roma Hukuku (7) bunlardan birisidir. Roma Hukuku'nun en önemli çalışması, Roma İmparatoru Iustinianus'un 528-534 yılları arasında yaptırdığı “Corpus Iuris Civilis" isimli  derlemedir. Derleme, İstanbul'da yapılmış idi.
Roma'nın sanata katkıları da bellidir.
Bunların yanında, Roma İmparatorluğu'nun menfî yönleri de anılmaya değerdir. Batı Roma'nın başkenti ve Devlete isim veren Roma şehri için Alev ALATLI "Kutsal Roma İmparatorluğu'nun başkentinin lakabı 'asalak şehir'dir. Her türlü ihtiyacı imparatorluğun paralı askerleri tarafından gasp yoluyla temin edilen bir tufeyli kenttir. Dünyanın en büyük şehriydi, bir milyon nüfusu vardı. Yoksulların cesetleri gömülmez, çöplüğe atılırdı. Dağ gibi yığılmış çöp yığınlarının, karpuz kabuklarının, yemek artıklarının arasından fırlayan insan kolları, bacakları tasvir edilir. Şahane Roma'ya, 'sömürü kültürünün yapılaşması' denilmesi bundandır." demektedir. (8)
Georg OSTROGORSKY ise, "Bizans Devleti emsali bulunmayan, çok geniş ve yetiştirilmiş bir memurlar cihazına, üstün bir savaş tekniğine, geliştirilmiş bir hukuka ve çok ileri bir iktidasî ve malî sisteme sahiptir." dedikten sonra "Bu görüntünün arka yüzü ise, bu devletin her şeyi ve herkesi bu malî gereksinmelerine köle yapan hazinecilik zihniyetidir. Onun mükemmel yetiştirilmiş idare cihazı aynı zamanda en vicdan tanımaz sömürünün bir âleti idi.  Bürokratik devletin belkemiğini teşkil eden usta Bizans memurlar müessesesi en kötü ahlâksızlık nümunesidir. Bizans memurlarının atasözü halini almış irtikâp ve ihtirası halk için en korkunç musibet idi. Devletin serveti ve yüksek kültürü, halk kitlelerinin yoksulluğu, hukuk yoksunluğu ve hürriyetsizliği bahasına sağlanmıştır." demektedir. (9)



Dipnotlar:
(1) ALATLI Alev, "America the Beautiful" Fesüphanallah! Nasihatname I, Türkuvaz Kitap, İstanbul 2019. Roma İmparatorluğunun bu "bölünme" hikâyesini çok özet ve komprime hâlde ALATLI'nın bu Kitabının 156. ilâ 170. sayfalarında bulabilirsiniz.
(2) OSRTROGORSKY Georg, Bizans Devleti Tarihi, TTK Yayınları, 7b. Ankara 2011, s.30.
(3) (Semavi Eyice ile röpörtaj - http://www.milliyet.com.tr/cadde/bizans-adi-uydurmadir-1360909)
(4)  OSRTROGORSKY Georg,  a.g.e., s.25
(5) ( https://www.kulturportali.gov.tr/portal/dogu-roma--bizans--imparatorlugu-- )
(6) ( https://islamansiklopedisi.org.tr/rum)
(7) Roma Hukuku konulu bir makaleyi http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/8_6.pdf adresinde okuyabilirsiniz.
(8) ALATLI Alev, a.g.e., s.57.
(9) OSRTROGORSKY Georg, a.g.e. s.30.



Tarihi Sultan Sofrası - Mardin

 Mardin Kalesi'nin eteklerinde kurulmuş eski Mardin'de 1 Numaralı Cadde üzerinde kasaplar çarşısının girişinde yer alan bir esnaf lo...