Kayıtlar

Hazan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ne Güzel Hazanlarımız Vardı

 Yermeye kıyamadığımız hüzünlerimiz vardı; hazanlarda serpilen, içimizi titreten... Yağmur çiseltisi, toprak kokusu, bin renkli yapraklar... Elveda diyen meyvelerin bayıltan rayihası... Gittikçe kısalan günlerde bir şeyleri yetiştirmenin, bir yerlere yetişmenin telaşı... Uzak bir iklimden gelen soğukların akşamları hissedilen nefesi... Yağmurun vurduğu camların ardında içilen buğusu tüten çaylar... Nihaventden gelip hicazda eğleşen ve hüzzama doğru hicret eden şarkılar... Hâk ile yeksan olmak üzere dallarla vedalaşan altın renkli yapraklar... Gittikçe artan yalnızlıklar... Velhasıl Ne güzel hazanlarımız vardı, doya doya yaşayamadığımız...

Opus 1/C

 Pembe, eflâtun ve mor renkli sislerle yer yer silinmiş Dersaadet hayâlleri üşüştü gecenin bir vakti içime. Ve birden nîce âhu gözlü güzellerin nazârına mazhar olmuş ıhlamurların kokusunu hissettim sanki... Hepsinin ortasında nâzenin bir el ve hezar-his ve âteşin gözler vardı; yine içimi ısıtan... Sonra söylenmemiş ve belki de hiç söylenemeyecek sözler döküldü bir avuç kor gibi rûhuma. Sustum ve sustu, yıllar evvel olduğu gibi. Kafamdaki isfithamlar bir derece daha ziyade oldu. Sezai Karakoç'un dediği gibi "ya ben bulutları anlamıyorum ya bulutlar benden bir şey bekler"... Belki de fazlaca korkağım ya da fazlaca cesur.. Belki de fazlaca şüpheciyim ya da fazlaca vurdumduymaz... Belki de yanılmaların batağındayım ya da fazlaca anlamaz... Kafamda binbir soru... Yıllar yıllar önce yazdığım bir şiirimde demişdim ki "Menâif-i âmme için bana kat-ı zeban gerekdir." Susmalı mıyım ya da daha çok mu konuşmalıyım... Ben kimim, neredeyim, nereye varmak istiyorum... Yeni şii...

Kış başlarken

Hangi sebeple vazgeçilmez bir aşk duyuyorum ona bilmiyorum; uzun zamandan beri böyle. Ama bitti işte. Sonbahardı, hazandı derken bitti. Yağmurlar gitti ve kar geldi. Neler geliyor aklıma hazan denildiğinde bir bilseniz... Çocukluğum geliyor mesela. Sarının binbir tonunun kahverengiye ve toprak rengine yolculuğu geliyor. Sıcacık bir soba başında geçirilecek zamanlara hazırlanmak geliyor. Ayvaların serhoş edici kokuları geliyor. İncecik yağan yağmurda babamın ceketinin altına beni saklaması geliyor. Sonra çocukluktan gençliğe geçiş zamanlarımın bana hazanla hüznü sevdirmesi geliyor aklıma. Gurbetle ilk aşkın yakıcı vâdisindeki yağmurlara iptilam geliyor. Kurtuluş Parkının sonbahar elbiseli hâli geliyor. Nihâyet hayatımın sonbaharında kendimi kandırışlarım geliyor. Bunlar bir film şeridi gibi geçerken içimden, uzaklardan acemkürdî bir vazgeçiş şarkısı çalınıyor kulağıma. Farzet bir rüyaydı, uyandım bitti Farzet bir hayaldi kayboldu gitti Farzet gözlerim bir oyun etti İki gö...

Yine hazan

Resim
Yine sonbahar geldi. Hangi sebeple bu mevsime son bahar denilmiştir bilemiyorum. Zira bahar  uyanışa açılan bir kapı iken sonbahar, uykuya varış ikliminin menzil hanı gibidir. Bu sebeple "hazan" kelîmesini pek bir sever, bu mevsimin ruhuna pek bir uygun bulurum. Hazan, hüznü de çağrıştırır... Sararan ve ağacını terk ederek toprakla bir olmak üzere yavaşça kendini boşluğa bırakan yapraklar, inceden yağan yağmurlar, kurumuş otların ve sararan yaprakların yağmurla ıslanarak yok oluş yolculuğuna çıkarken bıraktığı o buruk koku, bütün bir tabiatın sarı, turuncu ve kızıl duraklarından geçerek çıktığı yolculuğun ruhta bıraktığı vedâ hissi... Nasıl da alıp ruhunuzu hüzün diyarlarına götürür... Hazanla hüzün arasındaki ses benzerliği nasıl da tenasüplüdür. Bahis hazandan açılınca bir hâtıram geliyor aklıma. Yıllar önce Farsça kursunda iken dersimiz mevsimler idi. Muallime hanım bir yandan bize Farsça öğretirken bir yandan da kendisi bizlerden Türkçe öğreniyordu. Herkese en sevdiğ...

Sonbahar

Resim
Bâzı şeyleri neden daha çok severiz? Bu soruya bulduğum cevap "daha çok sevdiklerimizin çocukluğumuza ait renkler, tadlar veya kokular taşımasından" oldu... Zira -pek çoğumuz için- çocukluk, neredeyse hiçbir derdimizin olmadığı mutluluk çağımızdır; benim için öyleydi. Sonbahar da böyle değil midir? Hadi çocukluğunuza ait sonbaharları düşünün. Yeşilden sarıya, sarıdan turuncuya, turuncudan kızıla, kızıldan kahverengiye doğru uçuşan renkleri, dökülen yaprakların havada uçuşmasını, olgunlaşmış meyvelerin imrendiren renklerini, baş döndüren kokularını..  Kendi çocukluğumun sonbaharlarını düşünüyorum da... Yemyeşil yaprakların usulcacık sarıya kaçışlarını.. Her sabah bahçemizin renginin farklılaşmasını.. Sarının kızıla tahvilini.. Yaprakların  dallarını terkedişlerini, havada uçuşmalarını, toprağa sarı-turuncu bir yorgan serişlerini.. Annemin, dökülen yaprakları süpürerek meydana getirdiği gazel yığınının üzerine kendimi bırakınca yumuşacık yapraklara gömülüş...