Sîretler ve Sûretler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sîretler ve Sûretler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Mart 2024 Cumartesi

Sîretler ve Sûretler - Gri Türkiyeli

Nisbeten zengin, seküler, şehirli ve de "modern" insanlarımız için "beyaz Türk" deniliyor ya, beyazı-zencisi ile hernekadar sentetik ve gerçeklikten uzak bir sınıflandırma olsa da bir sınıflandırma da ben yapayım istedim.  Bu arada, "Türk" kelîmesinin kötü, yanlış ve aşağılayıcı bir nitelendirmeye tâbi tutulmasını doğru bulmadığım için Türkiyeli demeyi münâsip buldum. Buyrun size "Gri Türkiyeli"

Lahmacunu bir "alt seviye" yiyeceği olarak görür. Ama İtalyanların "pizza"sını pek bir âfiyetle mideye indirir.

Sucuk ve pastırma denilince "ıyyy" diye bir ses çıkararak yenilemez bir şey olarak vasıflandırır ama salam, sosis ve jambon olunca bayılarak yer.

Kebap denilince "yahu şehirleri kebap kokularıyla doldurdular" diye şikayet eder ama yağda kızartılan tavuk eti ve -közde değil- alevde pişirilen hamburger köftesi söz konusu olunca yumulur.

Kurufasulyeyi "halk yiyeceği" olarak görür ama içinde fasulye ezmesi olan "bean burger"i yalamadan yutar.

Baklavaya burun kıvırır ama hamuru yağda kızartıp üzerine şeker serpilerek yapılan "donut"ı lüpletir.

Tulum peynirini, çömlek peynirini bilmez ama "parmesan"ı ve "mozzarella"yı pek bir bilir.

Arabesk müziği acıların müziği diye aşağılar ama sevmese de dinlemek zorunda olduğu "blues" müziğin "blue"sunun hüzün anlamına geldiğinden bîhaberdir.

Yandan çarklıyı ve kakuleyi bilmez ama "mocha"yı ve "latte"yi bilir.

Bize ve bu toprağa ait şeyleri alaturka diyerek küçümser. Ya "alaturka"nın Türk usûlü, tarzı  olduğunu bilmeden yapar bunu ya da Türk'e karşı içindeki bastırılmış düşmanlığından.

Hiçbir bayram namazında câmiye yolu düşmemiştir ama noel ayininde İsitklal Caddesindeki kilisede görülmüşlüğü vardır.

Kendisi gibi düşünmeyeni dışlar, ötekileştirir. Demokrasi "kendisi gibiler" için geçerli bir şeydir. Laikliğin ne olduğunu bilmeden "laik", demokrasinin ne olduğunu bilmeden "demokrat"tır. Velhasıl okumadan, bilmeden fikir sâhibidir.

Türkçe'ye Arapça ve Farsça'dan girmiş ve artık Türkçeleşmiş kelîmelere karşı ırkçı bir düşmanlık içindedir ama batı lisanlarından girmiş kelîmelere karşı bir anne şefkati içindedir. Yetmez, yeni kelîmeler sokmaya çalışır.

Bomboş beynini ve pusulasız ruhunu markalı şeylerle ve afili görüşünüyle gizler. Muhtevaya değil biçime önem verir.

Bir veya birkaç konuda allâme olduğu imajı hâkimdir. Bu imajını kaybetmemek ve cehâletini gizlemek için kendisine soru sorulmasına izin vermez, gerektiğinde hastalıklı bir saldırganlık sergilemekten çekinmez.

Gri Türkiyeli'nin âmentüsü "Biz adam olmayız abi!"dir.

28 Şubat 2022 Pazartesi

Sîretler ve Sûretler - Hamal Aydın

"Vay be, ne mükemmel birisi, ne çok şey biliyor!"

İlk intibanız böyledir onun hakkında. Her konuda sarfedilecek sözü, her duruma uygun esprisi, her meselede ünlü bir kişiden verilecek misâli vardır.

Eğer telife değil nakile değer veriyor, araştırmak yerine duyduklarınızla fikir sâhibi olmayı tercih ediyorsanız bu düşünceleriniz uzun süre değişmez. Hatta belki de hiç değişmez; zira o kişinin sarfettiği sözlerin, serdettiği fikirlerin kendisine ait olmadığını, sâdece oradan buradan derlenerek nakledildiğini anlamazsınız. Her hârikulâde sözü, -âmiyane tâbirle- yerine cuk diye oturan vecizeleri o kişinin zanneder, böylece az bilmekten neşet eden bu illüzyonun devamına çanak tutarsınız.

Kendi yaşadıklarını ve öğrendiklerini beyninde harmanlayarak kendine ait telif fikir üretemeyen ve başkalarının üretimini taşıyan böylelerine "hamal aydın"dan başka ne denilebilir ki...

Hamal aydın, çevresinde kendisinden daha zeki, daha becerikli, daha kâbiliyetli kimselerin olmasını istemez; zira bu, haketmediği rütbesini tehlikeye atar. Bu yüzden çevresinde dâima orta seviyede insanlar bulundurur, çevresini bu insanlardan kurar. Ezkaza kendisinden daha kâbiliyetli birisi ile karşılaşırsa, onu çevresinden uzak tutmak için elinden gelen gayreti gösterir. O kişi ile istemeden kendi çevresi içinde bulunmak gafletine düşmüş ise, o kişinin kâbiliyetinin ortaya çıkmaması için ilgili kâbiliyet konusunu asla dillendirmez, dillendirilecek olursa derhal konuyu değiştirmeye çalışır. Eğer bunda başarısız olursa son sürat konuyu değiştirmek için çâreler arar. Hamal aydın kurnazdır.

Hamal aydın, pratiğe yönelik hazır reçeteler veren şunu yapma sanatı, bunu başarma sanatı gibi isimleri olan kitaplara pek bir düşkündür. Bunlardan öğrendiği teknikleri hayatına uygular, her hareketini şablonlara uygun icrâ etmeye dikkat eder. Hamal aydın taklitçidir.

Başkalarına nasıl görüneceğine özellikle dikkat eder ve her dâim kontrollü bir sâkinlik elbisesi taşır üstünde. Öylesine titizlikle uyar ki bu "tavsiye edilmiş sâkinliğe" kimisi onu derviş meşrep bulur, kimisi ağırbaşlılığından sitâyişle bahseder. Eğer birisi, ondaki bu yapmacık mollalığı yıkacak bir söz sarfeder, bir harekette bulunur ve sukûnet kılıfı yırtılırsa o an  bir ergenin fütursuzluğu içinde en gâliz yıkıcılığı sergilemekten çekinmez. Hamal aydın iki yüzlüdür.

Egosunu tatmin edebilmek için her dâim etrafında kendisini ululayacak bir yarı-câhil zümresi bulunmasını ve bu yarı câhillerin sayısının artmasını ister.  Onun için inançlar, düsturlar, fikirler değil bu yarı câhil dalkavukların mevcûdiyeti ve kendini ululamaları önemlidir. Bunun için her fikre, her meşrebe uygun görünmeye, renksiz, tarafsız ve biçimsiz olmaya özen gösterir. Etnik aidiyetine, içinde sayıldığı dine karşı en gâliz hücumları bile bir sağırmışçasına dinler, gerekirse arada bir "evet, tabii" gibi karşısındakinde zımnen kabûl fikri uyandıracak lâkırdılar etmekten çekinmez. Hamal aydın alaca-bulacadır.

Hiçbir konuda derinlemesine bilgi sâhibi değildir. O sâdece kabuklarla ilgilenir. Zira en harcıâlem bilgi kırıntıları en kolay kabukta bulunabilir. Etrafında topladığı yarı câhil zümre de hiç bir zaman özle ilgilenmeyip sâdece dış görünüşle alâkadar olduklarından hamal aydının arka arkaya sıraladığı "magazinel" spotlar pek bir hoşlarına gider. Hamal aydın derinliksizdir.

 Nabza göre şerbet veren, herkese hoş görünmek gayreti içinde olan, egosunu herşeyin üstünde tutan bu çakma bilgeden bugüne kadar en az bir tâne görmüşsünüzdür; dilerim başka da görmezsiniz.

25 Kasım 2021 Perşembe

Sîretler ve Sûretler - Mut Emici

 Hani bir çocuk filminde "ruh emici"ler vardı. Kendi ruhları olmadığı için yakaladığı insanların ruhunu emiyorlardı. İşte mut emiciler de başkalarının mutluluğunu emerek mutsuzluklarını gidermeye çalışırlar; zira kendilerinde mutlu olabilecekleri hiç birşeyleri yoktur.

Mut emici, mutlu insan görmeye dayanamaz; zira kendisi hiç mutlu olmamıştır. Bunun için çeşitli yollarla mutlu insanların mutluluklarını yıkmaya, yok etmeye çalışır. Mutlu insanların sâhip olduklarını küçümser, kulp takmaya çalışır, kötüler, gerekirse iftira atmakdan dahi çekinmez. Yeter ki mutlu olan mutluluğunu kaybetsin.

Asla sâhip olamadığı mutluluğun yokluğu ruhunu zifiri karartmış, yüreğini garez gömüğünün bataklığı hâline getirmiş velhâsıl iç dünyası çirkinliğin zifti ile kaplamıştır. Dahası sîretinin çirkinliği sûretine de vurmuştur. Bu sebeple sûreten güzel olanlara dayanamaz. Mut emici çirkindir. 

Sûreten güzel olmadığından kendisini soyut niteliklerle vasıflandırarak egosunu tatmin etmeye çalışır. Bunun için etraflarında sürekli kendini ululayacak, hiç birisi sûreten kendisinden güzel olmayan bir bağımlılar güruhu barındırır ve bu güruhu kaybetmemek için elinden geleni yapar. Mut emici kibirli ve komplekslidir. 

Benmerkezciliğinin bir sonucu olarak sâhip olamadıklarını önce önemsiz göstermeye çalışarak küçümser,  sonra alay eder. Hep ön planda olmak ister. Eğer başarılı olamazsa önce kendini ortamdan soyutlayarak karşısındakilere değer vermediğini göstermek ister, sonra sudan bahanelerle maraza çıkarır ve ortamı terkeder. Mut emici hasistir.

Kendisinin sâhip olmadığı hiçbir bilgi önemli değildir.  Dolayısıyla mut emici için gerçek değil doğru önemlidir, kendi doğrusu. Kendi doğrusunu da açık bir şekilde dile getirmez, getiremez. Dile getirmez; zirâ bildiğinin basit olduğunun bilinmesini istemez. Bunun için üç-beş bilgi kırıntısını şişirir, süsler, meslekî jargonlara boğar, sofizmin şâhikasına çıkar. Mugalatada kimse eline su dökemez. Düşünür ki karşısındaki söylediklerini ne kadar az anlarsa o kadar bilgili olduğunu zannedecektir. Dile getiremez; zirâ güzellik kıtlığı ikliminde yaşamaktan dolayı belâgata da yabancıdır. Mut emici câhildir. 

İçinden geçenleri asla yüze söylemez; samimiyeti bir sürüngen soğukluğundadır. Arkadan konuşmak, kendi güruhu hâricindekileri kötülemek vazgeçemediği gıdasıdır. Mut emici mürâîdir. 

Hiç mutlu olmayan ve olamayacak olan, acınası bir psiko ve sosyo patolojiyle muztarip bu kimselerle yolunuz dilerim hiç kesişmez.

5 Kasım 2021 Cuma

Sîretler ve Sûretler - "Kaave" Bıçkını

 Bu tip, "kahvehâne" veya -genel kullanım olarak kısaltılmış şekliyle- "kahve" demek yerine çoğunlukla böyle telaffuz eder bu kelîmeyi; başka hususlarda yaptığı yanlışlar gibi.

Bir sahne canlandırın hayalinizde: Bir kahvehânede pişbirik oynayan dört kişi. İskambil kağıtları dağıtılır, masadakilerden birisi elindeki dört kağıttan birisin ayırarak masanın üstüne kapalı olarak bırakır. Bunu yaparken de "Aha bunu ayırıyorum" der çok bilmiş bir edâ ve sîretine yapışık bir kibir ile. Eğer o elde  ezkazâ o kağıdın değer olarak aynısı atılır ise yere, yere kağıt ayıran kişi, -kağıdı masaya vururken çok ses çıksın diye- orta parmağını hafifçe sivrilterek vurduğu yumruk eşliğinde ayırdığı kağıdı "Ben demiştim" diyerek atar. Bunu yaparken, kendince büyük bir is yapmış olmanın, ne kadar usta olduğunun, ne kadar bilge olduğunun işareti yüzüne yayılan müstekreh bir sırıtmada kendini ele verir.

Peki ya ayırdığı kağıdın eş değeri atılmaz ise o elde? Bizim bıçkın hiç bir şey olmamış gibi atar ayırdığı kağıdı yere; bunu yaparken zaman zaman "vay çıkmadı görüyor musun" diyerek kendini -kendince-sağlama almaya çalıştığı da olur. Bütün kazançlar kendi özelliğinin sonucudur bu tipin; bütün kayıplar da başkalarının. Kazancını, başarısını, üstünlüğünü adeta göze sokarcasına abartarak ilan eder. Başarısızlığını ânında unutur ve başkalarının hatırlamaması, hatırlatmaması için de elinden geleni yapar. Eğer hatırlatılacak olur ise, kendi dışındaki faktörleri suçlayarak meseleyi geçiştirmeye çalışır. Yapamazsa azıcık çirkinleşir, olayı pejoratize ederek kapatmaya çalışır. Bunda da başarılı olmaz ise karşısındakine açık izafe ederek, çamur atarak ve saldırarak olaydan sıyrılmaya çalışır.

Kaave bıçkını, okumaz; duyduğu ile amel eder. Kendi çıkarlarına uygun olan herşey doğrudur, bunun için üst perdeden atarak çatır çatır tartışır. Yanlışını ortaya koyarsanız önce alay ederek sizi küçümsemeye ve böylece yanlışını kapatmaya çalışır. Yapamaz ise duyduğu ve işine gelen herşeyi mutlak gerçek gibi dayatmaya çalışır. Bunda da başarılı olmaz ise bedeninden de küçük aklına gelen her yola başvurmaktan çekinmez.

Kaave bıçkını eğer erkek ise dünyasının sacayakları para, futbol, araba ve kadındır. Eğer kadın ise -evet, bu tipin kadınları da vardır- internet alışveriş siteleri, evlerde yapılan "besi" ve altın günleri, dedikodu ve erkeklerden şikayettir.

Kültürel bir endişesi yoktur. Kendince bir aşk anlayışı hâricinde mücerret şeylerden hazzetmez. Münevverâne her faaliyet gereksiz ve hatta zararlıdır onun için.

Güç eşittir haktır. Kendisine zarar vermeyen şeyler hakkında düşünmez bile.

Etrafımızda en sık rastlayacağımız tiptir bu.

Bakın göreceksiniz.

31 Ekim 2021 Pazar

Sîretler ve Sûretler

Beşir AYVAZOĞLU'nun bir kitabının adı "Sîretler ve Sûretler". Kitapta muhtelif şahıslar anlatılmış; sâdece sûretiyle değil sîretiyle.

Kubbealtı Lugatinde, sîret (ﺳﻴﺮﺕ) için  "Bir kimsenin ahlâkı, seciyesi, karakteri, dışa akseden davranışı. Karşıtı: SÛRET"  açıklaması; sûret için (ﺻﻮﺭﺕ) "Gözün ilk bakışta gördüğü şey, dış görünüş, şekil, biçim.", "Yüz, çehre, surat." ve  "Bir varlığın dıştan görünen, beş duyu ile bilinen yönü." açıklaması yapılıyor.

Her insan sûretiyle ve sîretiyle ayrı birer dünya olsa da, İbn-i Haldun'un Mukaddime'sinde belirtdiği üzere insanın yaşadığı yerin insan davranışları üzerinde etkileri olduğu da bir gerçektir. Ayrıca, taklid edici özelliği de dikkate alınınca insanları belirli sîret kalıplarında ele almak mümkün hâle gelir. 

İnsanlar, bir yandan hayatlarını idâme ettirmek için çabalarken bir yandan da diğer insanları -az ya da çok- gözler, belli çıkarımlar yapar ve hatta belli insan grupları tesbit eder. Sınıflandırmak, -bir problem çözme aracı olarak- insanın anlamasını kolaylaştırır ve zihnen rahat ettirir. Herne kadar her insanın ayrı birer dünya olduğuna inansam da, yukarıda belirttiğim sebeple, belirli bakımlardan insanların sîreten gruplanabileceğine de inanırım.

Sırası geldikçe sîreten grupladığım insan tiplerinden misaller vermeye çalışacağım. 

Sîretler ve sûretler serlevhalı yazıları okudukça kendinizden, arkadaşlarınızdan, tanıdıklarınızdan kesitler bulacaksınız. Maksadım, isim vermeden birisini / birilerini yermek, lekelemek ya da ululamak değil. Uçarı bir talebe olduğum için "tercübelerden ders almak" adlı ders bir kulağımdan girip diğerinden çıkıp gitti uzun zaman boyunca; taa ki darbımesel olarak  -adeta mücessemleşerek-  içimin yumuşak yerlerine batıncaya kadar. Tembel öğrenci lügâtıyla "çift dikiş" yaparak öğrendiklerimi aktarmanın zekat mesâbesinde olduğunu düşünüyorum ve 60 yılın bohçasını açıyorum.

Tarihi Sultan Sofrası - Mardin

 Mardin Kalesi'nin eteklerinde kurulmuş eski Mardin'de 1 Numaralı Cadde üzerinde kasaplar çarşısının girişinde yer alan bir esnaf lo...