Mardin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mardin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Nisan 2024 Çarşamba

Tarihi Sultan Sofrası - Mardin

 Mardin Kalesi'nin eteklerinde kurulmuş eski Mardin'de 1 Numaralı Cadde üzerinde kasaplar çarşısının girişinde yer alan bir esnaf lokantası Tarihi Sultan Sofrası.


Uzun yıllar kasaplık yapmış Hacı Murat BUMANHAN tarafından  Mardin mimarisine uygun bir binada 2003 yılında açılmış bu lokanta.

Mardin'e -ve bölgeye- ait mahallî yemekler yanında etli tencere yemekleri de sunuluyor müşterilere. İlk gidişimde, aynı anda birden çok yemeği tatmaya imkân verdiği için "Mardin Tabağı" adlı karışık yemek tabağını istedim.

Mardin Tabağı

Tabakta bulunan yiyeceklere gelince:

İlk sırada kaburga dolması var. Küçükbaş hayvanların kaburga kısmının baharatla çeşnilendirilmiş pirinçle doldurulup önce buharda sonra da fırında pişirilmesiyle yapılan Mardin - Diyarbakır arasında bilinen lezzetli bir yiyecek.

Kaburga dolması

Etli ekmek, kıyma ve baharatlar karıştırılan hamurdan yapılan yarım parmak kalınlığında pişirilen bir pide.

Etli ekmek

Mardin tepsi güvecinde sebze olarak sâdece patlıcan, domates, biber ve elbette sarımsak bulunuyor ve yemek bir  tepside fırında pişiriliyor.
Mardin tepsi güveci

Mardin kebabı, kuyruk yağı ve kıymadan ve içine ilave edilen baharatdan oluşan harcın bir şişte ateş üzerinde pişirilmesiyle yapılıyor.

Mardin kebabı

Sembusek'e gelince; kapalı bir cins lahmacun olan sembusek Mardin'e özgü lezzetli bir yieyecek.

Sembusek

Bölgede ırok denilen Mardin içli köftesi.

İçli köfte (ırok)
Çeşitli mahallî lezzetleri aynı anda tadabilmek için Mardin tabağını tavsiye ederim. Tabakta yeralan yiyecekleri tattıktan sonra damak tadınıza en uygun olanı tam porsiyon olarak sipariş edebilirsiniz.

Lokantanın sahibi Hacı Murat'la hoş bir sohbetimiz oldu. Bir lokantaya gittiğimde işletmeciye "siz olsanız ne yersiniz" diye muhakkak sorarım. Aynı soruyu Hacı Murat'a da sordum. Cevâbı "herşeyi severek yerim ama kuzu haşlama gelirse de severek yerim" olunca yeni hedef olarak kuzu haşlamasını seçip bir gün sonra tekrar gittim.
Kuzu etinden yapılan bu haşlamaya 10 üzerinden 11 puan verdim desem abartı olmaz. Yemeğin tek olumsuz(!) yanı o çok lezzetli suyu! Öyle lezzetli ki o suya ne kadar pide bandırıp yediğimi suçluluk duygusuyla itiraf ediyorum.
Kuzu haşlama
Bu arada belirmek gerek ki bu lezzetli yemeklerin fiyatları oldukça uygun. Benim gibi ambiyans değil lezzet önemliyse, yolunuz Mardin'e düştüğünde muhakkak gidin; benden de selam söyleyerek.


Mardin

Benim de mezunları arasında bulunduğum Yenişehir Sağlık Koleji(*) mezunlarından bir kısmının katıldığı birkaç günlük bir gezi vesilesi ile Mardin'de idim. 

 Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yeralan Mardin tarihi çok eskilere kadar giden çok-kültürlü ve çok dinli bir şehir.

Mardin ve civarı, -bütün sıcak iklimli ve verimli topraklara sâhip yerlerde olduğu gibi- paleolotik, neolitik ve kalkolitik dönemlerden kalıntılara sahiptir. Mardin ve civarı, historik zamanlarda önce Asur, Hitit ve Urartu egemenliğine geçmiştir. M.S. 7. yüzyılda müslüman Arapların eline geçmiş, Emevî ve Abbasî dönemlerinde El-Cezire vilâyetinin bir parçası olmuştur. 1085 yılında Selçuklu, 1103 yılında Türkmen Artuklu beyliği egemenliğine girer Mardin. Artuklular son dönemlerinde Eyyubî ve Anadolu Selçuklularına tâbi olmuşlar, bilahare Moğol İlhanlı devletinin eline geçen Mardin 14. yüzyılın sonlarında Timur ordularınca ele geçirilmiş, 15. yüyzyıl başlarında ise Artukluların son bulmasıyla Karakoyunlu devletinin eline geçen şehir bu yüzyılın ortalarında bu defa Akkoyunluların hâkimiyetine girmiş, nihayet 1517 yılında Osmanlı İmparatorluğununa dâhil olmuştur.

Kale eteklerinde Mardin (Mardin Büyükşehir Belediyesi sayfasından)

Şehir, zirvesinde Mardin Kalesi'nin bulunduğu Mazı Dağının güney eteklerinde kurulmuştur. Dağ eteğinin tabii eğiminden dolayı evler biribirinin önünü kapatmaz ve böylece havadar evlerde yaşamak mümkün olur. Bu evlerin arasında daracık sokaklar vardır. Dağ eteğine paralel sokaklar kemerli, yerine göre tonuzlu geçitlerle devam ederken, dağ eteğine dikine sokaklar merdivenlidir.
Dağ eteğinde kurulan şehir eski Mardin olup, yeni yerleşimler daha aşağıdaki düzlüklerdedir.

   
   Dar sokaklar

  
Tonozlu ve kemerli sokaklar

Evlerin yapımında, civardaki taş ocaklarından çıkarılan ve rengi saman sarısından kızıl kahverengiye kadar değişen tonlarda taş kullanılmıştır. Taşlar, alt katlarda ve sokaklarda kaba yonu taşı, üst katlarda kesme taş olarak kullanılmıştır. Genellikle iki katlı ve avlu içerisindeki bu evlerin alt katlarında zaman zaman tonozlu bir sokak geçidi görmek mümkündür. Evin ana girişi kapısını süslü ve taçkapı şeklinde biçimlendirilmiş olarak görmek de mümkündür.
Süslü bir ana giriş kapısı


Pencereler, birer sağır kemerle çerçevelenmiş, altta büyük ve üstte oldukça küçük iki  adet açıklıklı, dikine dikdörtgen şeklindedir. 
Gerek pencere gerekse kapı çerçevelerinde umumiyetle sivri kemer, pencere kenarlarında ise beşik  kemer, kaş kemer ve üst parçası kaş kemer olmak üzere üç parçalı kemer formları tercih edilmiştir.



Üç katlı evlerde, zaman zaman orta katın adeta bir eyvanmışçasına düzenlendiğini görmek de mümkündür.
Evlerin ikinci katındaki oda sayısı giriş katına göre daha az tutulmuş, kalan boşluk, sıcak iklimde acık havada  oturmak üzere  bir teras olarak düzenlenmiştir. Bu terasların kenarları engin bir duvar veya taş sütunce ve parmaklıklarla çevrelenmiş, zaman zaman da konsollu çıkmalarla zenginleştirilip genişletilmiştir.

Dam üstü konsollu teras

İnanç-Kültür
Mardin'de müslümanlar ve hırıstiyanlar birarada yaşamaktadır.
Müslümanlara ait başta minaresi ve dilimli kubbesiyle Mardin'in simgesi hâline gelmiş Ulu Cami 1176 yılında Artuklu hükümdarı Kutbettin İlgazi zamanında inşa edilmiş. Kayıtlara göre iki minareli olan bu camiin şu an ayakta olan süslü minaresi 19. yüzyılda yapılmıştır.
Latifiye Camii 1317'de Artuklu hükümdarı Abdüllatif bin Abdullah tarafından, Melik Mahmut Camii 1312-1317 yılları arasında Artuklu hükümdarı Melik Salih Tarafından yaptırılmış olup, Pamuk Camiinin 11. yüzyılda, Reyhaniye ve Azap Camiinin Camii 16. yüzyılda, Halife Camiinin 18. yüzyılda yapıldığı belirtilmektedir.
Ayrıca, 13. yüzyıl başlarında Artuklu hükümdarı Melik Nasreddin Artuk Aslan tarafından yaptırıldığı düşünülen Şehidiye Külliyesi'nde de bir cami bulunmaktadır.
Mesken Mahallesi'nde bulunan Eminüddin Külliyesi, Anadolunun ilk külliyelerinden olup, cami, medrese, çeşme, hamam ve şifahaneden oluşan bir Artuklu eseridir.
Mardin medreseler bakımından da zengindir. Gerçekten şehirde bulunan medreseler şunlardır:
Kasımıye Medresesi (Artuklu), Zinciriye Medresesi (Artuklu), Şah Sultan Hatun Medresesi (Akkoyunlu), Melik Mansur Medresesi (Artuklu), Altunboğa Medresesi, Cihangir Bey Zaviyesi (Akkoyunlu), Hatuniye Medresesi (Sitti Radviyye Medresesi) (Artuklu).    
Mardin Ulu Cami

Şehidiye Külliyesi
Artuklulardan beri taş kubbelerde dıştan dilimli bir biçim yerleşmiştir. Dilimli kubbeler hâricinde taş işçiliğindeki motifler, kimi dönem ve anlayışların heterojen bir bileşimi olarak görünmektedir. Bunda Selçuklu,  Artuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu ve hatta İlhanlı geleneklerinin etkili olduğu düşünülmektedir.
Hıristiyanlar hemen hemen tamamıyla Süryanilerden meydana gelmektedir.
Süryani ismi konusuna kısaca temas etmek gerekirse: Bu ismin kral Suros’a dayandığı, Asurluların ülkesi anlamındaki Grekçe Surya kelimesinden geldiği, hırıstiyanlığı kabûl eden Aramilerin pagan Aramilerden kendilerini ayırmak için kendilerine Süryoye dedikleri ve kelimenin buradan geldiği gibi görüşler bulunmaktadır.  Süryanilerin büyük çoğunluğu ortodoks olup, Roma katolik kilisesine bağlı olanlar "Keldani" olarak adlandırılmakta ve kiliselerine de "Keldani kilisesi" denilmektedir. Şehir merkezinde MS 4. ilâ 5. yüzyyıla tarihlenen Mar Hırmız Keldani kilisesi bulunmaktadır. Ortodoks Süryanilere ait büyük iki ibadethane ise MS 4. yüzyılda yapılmış olan Deyrulzaferan (Mor Hananyo) ve Mor Gabriel manastırları olup, Deyrulzaferan Manastırı Mardin’in 4 kilometre doğusunda, Mor Gabriel Manastırı ise Midyat ilçesinin 23 kilometre güneydoğusunda bulunmaktadır.

Mar Hırmız Keldani Kilisesi


Deyrulzaferan (Mor Hananyo) Manastırı)

Mor Gabriel Manastırı

Şehirde bir Ermeni Kilisesi bulunsa da Ermeni nüfusun bulunmadığı söylenmektedir.
(Belirtilen cami ve kiliselere ait ayrıntılı bilgi ve fotograflar başka yazılarda yer alacaktır.)

Tagaddi (**)
Mardin'de güneydoğu'ya has yemekler var. Kaburga dolması, bir tür kapalı lahmacun olan sembusek, ırok olarak adlandırılan içli köfte, yağlıca kıymadan yapılan ve şişte pişirilen Mardin kebabı, hamuruna kıyma eklenmiş etli ekmek ve fırında yapıaln Mardin tepsi güveci başlıca yemekler. Burada bahsolunan Mardin yemeklerine ait daha teferruatlı bilgiyi Tarihi Sultan Sofrası - Mardin başlıklı yazıda bulabilirsiniz.

Kibe denile işkembe dolması satılan lokantalar gördümse de, işkembe ve işkembeden yapılan yemekler ancak temizliği konusunda tam olarak emin olduğum yerlerde yiyebileceğim bir yemek olduğundan yemeyi düşünmedim.
Diğer taraftan  alluciye denilen erik yahnisi, firkiye denilen badem çağlası ile pişirilen et yemeği gibi  Mardin'e ait daha sofitsitke yemeklerin olduğu belirtilse de, kısa süreli gezimde rastlamak mümkün olmadı. 
Tatlı olarak harire denilen pekmez peltesini de denemedim.Zingil olarak kaynaklarda belirtilen tatlının izine rastlamam ise mümkün olmadı. Tatlı bahsinde Mardin'e özgü çivit mâvisi renkli bâdem şekerini de belirtmek gerekiyor. Badem şekerinin bu renginin sebebini sorduğumda lahor ağacı cevabını aldımsa da doğru bilginin lahor çividi olduğunu düşünüyorum.
Güneydoğuya ait mırra ve Süryani kahvesi içecek olarak muhakkak tadılması gereken lezzetlerdendir. Her iki kahve türü de kakule ile koku ve tad verilmiş çifte kavrulmuş kahve çekirdeklerinden yapılmaktadır.

Temizlik
Mardin'den bahsederken, şehrin temizliğine dâir bir iki kelam etmeden olmaz. Mardin'i ziyaret ettiğim 2024 yılı Nisan ayında geceden sokakta bırakılan çöplerin ancak ertesi sabah gün doğduktan çok sonra toplandığına şâhit oldum. Gece boyunca sokak hayvanları tarafından parçalanan çöpler temizlik açısından son derece nahoş bir durum sergiliyordu.
Sokaklarda çöpler

Eski Mardin'den muhtelif görünümler



Eski Mardin'de gece sokaklar








---
(*) Yenişehir Sağlık Koleji: 1946 yılında  Sağlık Komiserleri Mektebi olarak kurulmuş, 1961 yılında ismi Yenişehir Sağlık Koleji olarak değiştirilmiş, bütün Türkiye'den seçme sınavı ile öğrenci alan ve kız-erkek yatılı öğrenim veren Sağlık Bakanlığı'na bağlı bir okul idi.
Seçme öğretmen kadrosu ile öğretim veren bu okulu Cumhurbaşkanının ziyaret etmişliği bile vardır.
Aşağıdaki fotograf bu ziyarete aittir.

(**) TAGADDİ konusunda Tagaddi başlıklı yazıma bakabilirsiniz.

Kebapçı Hacı Halit - Diyarbakır

  Diyarbakır Ulu Camiini ziyaretim esnasında acıkınca, etraftaki birkaç esnafa yemek yiyebileceğim iyi bir esnaf lokantası sordum ve hepsind...