25 Ekim 2018 Perşembe

Lokantalar ve yemekler hakkında


Çok beğendiğim bir fincanım vardı. Kırılınca, yenisini alayım diye Paşabahçe'nin Atatürk Bulvarı'ndaki mağazasına gittim. Bulamadım. Mağazada gezerken, üzerinde yazılar olan fincan ve bardaklar dikkatimi çekti. "Lügat 365" etiketli bu fincan ve bardaklarda, ilginç bir yazı karakteri ile eski kelimeler yazıyordu; müşkülpesent gibi, şikemperver gibi. Bu ürün serisi ve kelimeleri hakkında bir başka yazı yazacağım, ama "şikemperver" kelimesi çok dikkatimi çekti. Sözlüklerde, boğazına düşkün, yemek yemeyi seven olarak belirtilse de, esasen kelime batılıların "gourmet" dedikleri, Türkçeye gurme olarak girmiş olan kelimenin karşılığıdır ki, bu da damak tadı gelişmiş, lezzete düşkün, velhâsıl ağzının tadını bilen demektir. Şikemperver kelimesinden ve yıllar önce yaşadığım bir olaydan yola çıkarak yemek konusunda bildiklerimi, yaşadıklarımı yazarak paylaşmaya karar verdim.

Yıllar önce bir arkadaşım, "Kale'de bir dönerci var, harika döner kebabı var" deyince kalkıp söylenen yere gittim. Atmeydanında, bir kaç basamak inilerek girilen küçük bir dükkândı bahsedilen yer. Döner kebap sipariş ettim. Döner kebabın yanında, fırından yeni çıkmış sıcacık pidesi vardı ve hoşuma gitti. Ama döner kebaba gelince, et oldukça sert, neredeyse hiç terbiye edilmemiş hâldeydi.

Bu olaydan sonra, yemek beğenmek konusunda sâdece kendimi dinlemeye karar verdim. Zira -herne kadar genel geçer bâzı kuralları olsa da- beğeni, zevk kişiye göre değişen bir durumu anlatmaz mı? Esasen, "şu lokantanın şu yemeği çok lezzetli" sözü bunu söyleyen kişinin tercihini, beğenisini göstermez mi? Dolayısıyla yemek ve lokantalar hakkında yazacağım her görüş kendi fikirlerimi, tercihlerimi, zevkimi yansımaktadır; benim beğenmediğim bir yemeği pek çok kişinin beğenmesi mümkündür. Bunun hatırdan çıkarılmamasını diliyorum.

Nerede yediğinize değil, ne yediğinize önem veriyorsanız, lokantalar ve yemekler hakkında yazacaklarım ilginizi çekecektir.


24 Ekim 2018 Çarşamba

Ankara Hakkında Ne(ler) Biliyoruz?


Uzun yıllar orta kademe yöneticilik yaparak emekli olmuş bir tanıdığım, müzenin kültür hayatı için ne kadar önemli olduğundan bahsediyor, toplum olarak bu konudaki "duyarsızlığımızdan" dem vuruyordu. "Roma Hamamı'na gittin mi?" diye sordum bunun üzerine. Aldığım cevap şu oldu: "Ben hamama gitmeyi sevmiyorum."

Hayatının en az 25 yılını Ankara'da yaşamış ve müzenin öneminden bahseden bu "emekli yönetici" Roma Hamamı'nı bildiğimiz hamam olarak anlamıştı; ben de onun Roma Hamamı'na gitmediğini ve dahi "duymadığını"..

Oysa, birkaç yılını Ankara'da geçiren her kişi Ankara'nın Ulus semtine yüz metre mesafedeki bu tarihî eser kalıntısının önünden en az birkaç defa geçmiştir. Yapıldığı dönemde gerçekten de bir hamam olan ve günümüzde Roma Hamamı adıyla bilinen bu tarihî eser kalıntısı  aynı zamanda bir açık hava müzesidir. Diğer tarihî eser kalıntılarıyla birlikte, Ankara'nın Roma İmparatorluğu topraklarına dâhil olduğu zamanlarda imparator Caracalla adına MS 3. yüzyılda yaptırılan ve yüzyıllarca hizmet verdiği bilinen bir hamam kalıntısının da bulunduğu bu açık hava müzesini kaç Ankaralı gezmiştir?

Sadece Roma Hamamı mı? Kaç Ankaralı ilk iki Meclisin binalarını bilir? Hadi bilir diyelim kaç kişi İlk Meclis Binasının İttihad ve Terakki Cemiyeti Mahfili (toplantı yeri, kulübü), İkinci Meclis Binasının ise Halk Fırkası (Cumhuriyet Halk Partisi) Mahfili olarak yapıldığını bilir? Kaç kişi bu binaları gezmiştir?

Kaç Ankaralı Ulus'ta deflarca gördüğü, dibinde arkadaşıyla buluştuğu, üzerinde Atatürk Heykeli bulunan Anıtın adının "Ankara Zafer Anıtı" olduğunu, Heykel ve Anıtın Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatında açıldığını bilir? Kaç kişi bu Anıtın güney kaidesinde iki bozkurt başı olduğunu farketmiştir?

Kaç Ankaralı Kızılay semtindeki Güven Parkta yer alan "Güvenlik Anıtı"nın duvar kabartmalarına bakarken Kitabesini okumuş, Kitabede geçen "Nevzat Tandoğan Ankara İlbayı ve Uray Başkanı iken" sözündeki ilbay ve uray başkanını -ve aynı anda her ikisinin bir kişi tarafından yapılmasını- merak edip öğrenmiştir?

Ulus'taki Hacıbayram Câmiinin güney yanındaki Augustus Mabedini kaç Ankaralı bilir? Bu Mabedin önce Frigyalılar tarafından tanrıları Men adına yapıldığını, daha sonra Galatlar tarafından tekrar yapıldığını, Galatların Kelt kökenli olduklarını...

Ankara Kalesi'nde Anadolu Selçuklu sultanı Alaeddin Keykûbat tarafından yaptırılan -ve hâlen ibadete açık- bir câmi olduğunu,

Ankara'da bir "Yahudi Mahallesi" olduğunu,

Ankara'da ilk tren garının 1892 yılında Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapıldığını,

Samapazarı'nı, Koyunpazarı'nı ve Atmeydanı'nı,

Hanlar bölgesini,

Kaç Ankaralı bilir?

Bu blogun ontolojik sebebi

Bâzı anlar vardır ki gördüklerinizi başkaları da görsün, duyduklarınızı başkaları da duysun, tattıklarınızı başkaları da tatsın istersiniz. Bilinmeyeni bildirmek, duyulmayanı duyurmak, tadılmayanı anlatmak için gördüklerinizin fotografını çeker, duyduklarınızı kaydeder, tattıklarınızı anlatırsınız. Kimi zaman da bunların hiçbirisini yapamaz, bir müddet sonra yapamadıklarınızın pişmanlığını duyarsınız. Hâfızanızdaki görüntüler silikleşir, duyduklarınız unutulur, tatlar silinir dilinizden. "Keşke"ler kaplar içinizi; bu keşkeleri en aza indirmenin yolu yazmak ve paylaşmaktır.

Pek çok keşkem var, daha da çoğalmasın istiyorum. Bu sebeple "yaşadıkça görülen, duyulan ve tadılanları" yazmaya karar verdim. Eskilerin dediği gibi söz uçar yazı kalır.
Gezdiğim yerleri, eski eserleri, duyduğum güzel şeyleri ve yanlışları, tattığım lezzetleri ve lezzetsizlikleri paylaşacağım burada.
Umulur ki  yazdıklarım benim keşkelerimi azaltsın, başkalarına faydalı olsun.

Tarihi Sultan Sofrası - Mardin

 Mardin Kalesi'nin eteklerinde kurulmuş eski Mardin'de 1 Numaralı Cadde üzerinde kasaplar çarşısının girişinde yer alan bir esnaf lo...