20 Aralık 2021 Pazartesi

Zaman Yitiğin Olsun

 

Ey Yageder!

ruhumda mı yoksa beynimde mi veyahutta kalbimde mi

olduğunu bilemediğim fabrika artıklarını

gelişmiş ülkelerin disposible çöplerini

ve geri kalmış ülkelerin sömürge acılarını

pis ve rutubetli ve karanlık ve daracık

bir hücreye kapatılmış

bir klostrofobiğin korkularını

ve içi petrol ve sidik ve sigara zifiri kokan

altmış model

bir uzunyol otobüsünün verdiği bulantıyı

andıran

bir garip duygunun pençesinden

alıpta

beni uzak iklimlerin pembe sislerine

    ve mâvi huzuruna

morfin almış kanserlinin rahatına

ve kötü bir kâbustan uyanan çocuğun

    terli korkusuzluğuna

götüren

huzur kaynağım!

Ey alâim-i semâ!

sakla gittikçe hızlanan şu saati heybene

kurtar huzuru zamanın bukağısından

zaman yitiğin olsun.

Azad et beni korkularımdan

Sodom ve Gomore donanma şenliği kalsın

leyl-i zulmünde zâlimin

Ey sevgili!

Salat-ı tefriciyen olsun

bu zulme lânetin...

18 Aralık 2021 Cumartesi

Tanzimat Kafası - Yabancı Lisana Dâir

 "Galatasaray mezunu" bir yazar, "lumpenproletarya" tesmiye ederek kendince tahfif ettiği bir kesimden bahseden bir yazısında (1) "Fransızca konuşmaya başlayın demedik de..." diyerek, Fransızca konuşmanın ona göre bir üstünlük vesilesi olduğunu ifâde ediyordu. E malûm "Galatasaray'da" fen eğitim lisanı da Fransızca değil miydi?

Tanzimatla bünyemize kalıcı olarak yerleşen Fransızca virüsünün neler yaptığının en çarpıcı örneği, Reşat Nuri GÜNTEKİN'in Çalıkuşu adlı romanındaki "maarif müdürü"nde hayat bulur; bir köy okulunu gezen ve Fransızca kelîmeler döktüren maarif müdürünün okul binası için "ahır" demesinde!

Peki Fransızca konuşmak, konuşanı üstün vasıflı yapan bir hususiyet midir? Eğer böyleyse anadilleri Fransızca olanların "ideal insanlar" olmaları, "Frankafon"luğun, dünyayı daha iyi, daha güzel bir yere getirmesi gerekmez miydi?

Dünya gerçeklerine baktığımızda bunun böyle olmadığını görüyoruz. 

Laos, Kamboçya, Vietnam, Yeni Kaledonya, Fransız Polinezyası, Cezayir, Gabon, Moritanya, Senegal, Gine, Fildişi Sahili, Kongo, Mali, Madagaskar, Benin, Burkina Faso, Togo, Çad  ve Nijer'i sömürgesi yapan ve hâlâ "denizaşırı toprakları" bulunan Fransa'nın anadili Fransızcadır. (2)

Antep ve Maraş'ı işgâl edenler de Fransızca konuşuyorlardı.

1945'te Cezayir'de Setif ve Guelma'da 45 bin Cezayirliyi öldüren Fransızların anadili Fransızcadır.

17 Ekim 1961'de Paris'te barışçıl gösteri yapan Cezayirlilere saldırıp binlerce kişiyi yaralayıp, yaklaşık 14 bin kişiyi gözaltına alan ve 300'den fazla Cezayirliyi öldüren Fransız polisinin anadili Fransızcadır.

Fransa'da neşrolunan ve İslam dinine hakâretleriyle meşhur Charlie Hebdo dergisi  de Fransızca yayımlanmaktadır.

Bu kötü misallerden yola çıkarak bütün Fransızları ve Fransızcayı kötülemek elbette mümkün değildir. Her milletden iyi ve kötü insanlar çıkabileceği gibi, Fransızca da nihâyetinde yüzlerce lisandan sâdece birisidir. Tıpkı Afrika'daki Bantu lisanları, Malayca, Korece gibi. Fransızca konuşmak -tıpkı diğer yabancı lisanları konuşabilmek gibi- bir üstünlük işâreti, bir üstünlük kıstası olamaz. Fransızca'yı bir lisan olmaktan alıp bir üstünlük göstergesi hâline getiren tanzimat kafası aksini iddia etse de durum budur. 

---

(1) https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ardic/2021/12/09/tarz-i-siyaset

(2) Fransa'nın sömürgeciliği hakkındaki "Fransız Sömürgecilik Tarihi Üzerine"  adlı akademik bir makaleyi şu adreste bulabilirsiniz:

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/200454#:~:text=Cezayir%20(1830)%2C%20Gabon%20(,%C3%BClke%20Fransa'n%C4%B1n%20kontrol%C3%BCne%20ge%C3%A7er.

12 Aralık 2021 Pazar

Anlamayın Beni

 Sizlerden beni anlamanızı beklemiyorum!

"Sizler"den kasdım, hepsi biribirine benzeyen alelâde insanlar...

"Sizler"den kasdım,  münevver olmayı değil aydın görülmeyi tercih edenler...

"Sizler"den kasdım, cilâlı imaj devrinin prototipleri...

"Sizler"den kasdım, birkaç yüz kelîmeyle konuşmaya çalışanlar...

"Sizler"den kasdım, tahammülün yerine hoşgörüyü ikâme etmeye çalışanlar...

"Sizler"den kasdım, şiirden ve müzikden hazzetmeyenler...

"Sizler"den kasdım, susmayı olgunluk sayanlar...

"Sizler"den kasdım, molla demeleri için ağır olanlar...

"Sizler"den kasdım, status quo'nun yılmaz bekçileri...

"Sizler"den kasdım, bırakın evinde kütüphânesi olmayı kitaba para vermeyi israf sayanlar...

"Sizler"den kasdım, kendisini yerleştirdiği yere göre fikrî şablona sâhip olanlar...

"Sizler"den kasdım, "Güneşi ceketinin astarı içinde kaybedenler"... (1)

"Sizler"den kasdım, bilgi sâhibi olmadan fikir sâhibi olanlar...

"Sizler"den kasdım, mazrufa değil zarfa bakanlar...

"Sizler"den kasdım, hayattaki tek gâyesi keseyi doldurmak olanlar...

"Sizler"den kasdım "norm"a uygun insanlar...

Şimdi anlıyorum ki sizlerden  beni anlamanızı beklemek ham hayâl imiş; hem de en başından beri...

---

(1) İfâde, Sultan'üş şuara Necip Fazıl Kısakürek'e aittir.

10 Aralık 2021 Cuma

ADOY'dan İzlenimler - 2) ADOY Gezegeni nasıl bir yer

 Adoy gezegeninden en genel bilgiler

"Adoy gezegenine nasıl gittim" serlevhalı yazımdan sonra ilginç mesajlar aldım. 
Bâzı okuyucular, "astral seyahat" konusuna inanmakta güçlük çektiklerini belirtirken bâzı okuyucular da Adoy gezegeninin nasıl bir yer olduğunu anlatmamı istiyorlar.
"Astral seyahat" konusu, ancak bu alanda yapılacak ileri mental ve psişik tecrübelerle anlaşılabilecek ve "kâl"den ziyâde "hâl"e dâir bir konu olduğundan, kelîmelerle ifade edilmesi oldukça zor. İleride bu konuda birkaç kelâm edeceğim. Şimdi, bugüne kadar kadar yaptığım astral seyahatlerde Adoy gezegeni hakkında öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dünyadan birazcık küçük bir gezegen Adoy. Çapı 10 bin kilometre. Dünya yön sistemine göre düşünürsek, kuzey ve güney yarıkürelerinde birer büyük kıta var. Kuzeydeki kıtanın adı Sözenob, güneydekinin adı ise Söfakob. Bu iki kıtanın ortasında ise Ateş Denizi bulunuyor.
Bu kıtalarda, idare sistemi farklı çeşitli devletler bulunuyor. İdareciler bâzı devletlerde seçimle işbaşına gelirken bazı devletlerde monarşik bir sistem bulunuyor.
Sözenob kıtasındaki devletler Söfakob kıtasındaki devletlere göre çok daha zengin. Bunun sebeplerini ileride yapacağım astral seyahatlerde öğrendiğimde sizlerle paylaşacağım.
Adoy'da atmosfer Dünyadakine oldukça yakın. Sâdece karbondioksit oranı Dünyadakinden daha yüksek. Öğrendiğime göre yıllar içinde atmosferdeki karbondioksit oranı gittikçe artıyormuş. Bu yüzden nefes almak dünyadakinden daha zor. Atmosferin rengi kızılımsı bir mâvi. Atmosferden gelen kızıl ışık, denizleri de kızıl gösteriyor. Bu sebeple de iki kıtanın arasındaki denize Ateş Denizi denilmiş.
Adoy'da hava oldukça sıcak. Buna atmosferdeki karbondioksit oranının yüksekliği sebep oluyormuş. Sıcaklık sebebiyle evler yer altına -âdeta gömülerek- yapılmış. Bir evin varlığına tek işaret bir bekçi kulübesini andıran giriş kapısı. Bu kapıdan aşağıya inilerek evlere ulaşılıyor. Karbondioksit artışına bağlı olarak gittikçe artan hava sıcaklığı yüzünden bitkiler ancak kapalı yerlerde suni ışık altında ve sıcaklığı düşürülmüş ortamda yetişebiliyor. Gezegende hiç ağaç yok.
Adoy'un ışık ve sıcaklık kaynağı Ar dedikleri bir yıldız. Ar yıldızı, ömrünün sonlarına yaklaşmış ve kızıl dev olma yolunda. Bu yüzden -bizim Güneşimize göre- hem çok büyük görünüyor ve hem de ışığı kızıla çalıyor.
İşte böyle bir yer Adoy.
Mâvi gökyüzüne ve denizlere alışan biz dünyalılar için oldukça garip bir yer. Sizlere yemyeşil ormanları, masmavi suları, berrak âsumanı anlatmak isterdim; ama Adoy'un gerçeği bu.
Öğrendikçe yazacağım.

9 Aralık 2021 Perşembe

Yaşarken Görebilecekleriniz

 Gördüklerinizin gerçek olmadığını,

Gözden ırak olanların bambaşka kişilere tahvil olduğunu,

Büyük ve ağır lafların aksine unutulmanın pek kolay olduğunu,

Sözlerin unutulmak üzere verilmiş olduğunu,

Kutsalların en kârlı ticâret metaı olabileceğini,

Çıkarın sevgi cilâsı ile mücellâ olduğunu,

Cilâlı imaj devrinden cilâlı yalan devrine geçildiğini,

Aşk denilen şeyin giffen mal olduğunu,

Aşk literatürünün üstâd-ı âzamının Goebbels olduğunu,

Derekesini saklamak isteyenlerce derecenizin üstünün örtüldüğünü,

Âkil libası giyenlerin kafasını kuma sokan devekuşunu göremediklerini,

Bâzılarının ancak cücelerle yanyana iken mutlu olabildiklerini,

Vefânın gerçekten de İstanbul'da bir semt ismi olduğunu,

Maddenin her dâim geçer akçe olduğunu,

Gözyaşının her derde devâ bir setre olduğunu,

Hedonun yeni bir ilâh olarak serpildiğini,

Kandırılmanın da bir sonu olabileceğini,

Son sözün günü gelince söyleneceğini.

Tarihi Sultan Sofrası - Mardin

 Mardin Kalesi'nin eteklerinde kurulmuş eski Mardin'de 1 Numaralı Cadde üzerinde kasaplar çarşısının girişinde yer alan bir esnaf lo...