Bilimsel eserlerde Türkçe kullanımı

 1. Millî Mimarî Üslûbu hakkında internette kaynak araştırması yaparken, 20-22 Ekim 2010 tarihleri arasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi tarafından düzenlenen 1. Türkiye Mimarlık Tarihi Kongresi'nin Bildiriler Kitabı'nı buldum. (Bu Kitabı http://archist.arch.metu.edu.tr/system/files/mt_kongre-compressed.pdf  adresinden indirebilirsiniz.)

Bu Kitapta yer alan ve Murat Burak ALTINIŞIK'a ait "Birinci Ulusal Mimarlık Anlatısına Kemalettin Bey Ve Vedat Tek Üzerinden Eleştirel Bir Bakış Denemesi" başlıklı bildiriyi (s.452-464), bir sanat târihçisi olmam hasebiyle konu ilgi sahamda olduğu için okumaya başladım. Bu Bildirinin sonundaki not 1 bilgisine göre Yazar, bu bildiriyi kalem aldığı yıllarda Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Tarihi ve Kuramı Programı’nda doktora eğitimi görmekte imiş.

Yazar'ın bu bildirisinde ortaya koyduğu görüşler elbette kendisine ait olup, yerindeliği ve bilimsel değerlendirmesi konunun erbaplarınca yapılabilir.Esâsen konumuz Yazarın mimarlık târihi ile ilgili görüşleri de değil. Benim üzerinde durmak ve yapmak istediğim, Türkçe kullanımı ve anlambilimi (semantik) açılarından bu bildiriye temas etmek, "eleştirel bir bakış denemesi" ortaya koymaktır. Zira, zaman zaman okuduğum "akademik" yazıları yaşı altmışı geçmiş, hukuk ve sanat târihi tahsil etmiş -ve azıcık da mürekkep yalamış- birisi olarak anlamakta zorluk çekiyorum. Tıpkı bu Bildiride olduğu gibi.

Lâfı fazla uzatmadan anılan Bildiriden bâzı cümleler almak ve buraya aynen yazmak istiyorum: (parantez içerisindeki sayılar cümlelerin geçtiği sayfa numaralarını göstermektedir.)

"Çok genel ifadelerle sentetik bir ayrım yapmak gerekirse, romantizm bir öznenin belirli bir mekân-zamandaki verili dünya ile kendi deneyimi içinden geliştirdiği ilişkilerden ürettiği tikel estetik ya da kültürel ifadeler ortamı olarak tanımlanabilir." (452)

"Ulusalcı(lık) ideoloji(si) ise farklı öznelerin dolayımlar içinden ortaya çıkardıkları çoklu ifadelerin çeşitli benzeştirme araçları ile belirli bir sözel dizge içinde soyutlanarak görece tekilleştirilmeye çalışıldığı söylem mekanizmaları olarak düşünülebilir." (452)

"Söz konusu varsayımın ortaya çıkardığı benzeştirme eğilimi, dönemin kurucu aktörleri olarak kabul edilen Vedad Tek ve Kemalettin Bey arasındaki uzlaştırılamayacak farklılaşmayı da örtmektedir." (452)

"Öncelikle, Vedat Tek ve Mimar Kemalettin’i “historiyografik ikiz” (Tanyeli, 2007, 108) olarak kurgulayan yaygın anlatıyı çözebilmek için ikisinin eğitimlerini ve kariyerlerini yapı örneklemeleri üzerinden zorunlu bir belirlenimcilik iddiasına görece mesafeli duracak bir çerçeve içine yerleştirmek gerekmektedir." (453)

"Bu türden bir zihinselleştirme, herhangi bir canlandırmacılık fikrinden önce, mimarlığın önceden saptanmış parçalarının pratik ve inşai gereksinimlere göre bir araya getirilmesinin soyut ve rasyonel çözümlenmesine yaslanmaktadır. Böyle bir tasarım çerçevesinin görece açık bir tasarlama soyutlaması olarak, mimara kendi bireysel ifadesini geliştirmesinin önünü açtığı söylenebilir." (453)

"Bu kurgunun optik anlamdaki bakışın farklı koşullanmalarına yaslandığı söylenebilir." (454)

"Yönetime yönelik hizmet mekânları yapının her iki köşesini tutarken, aralarına gündelik hizmetlere yönelik program büyüklüğü yerleşir." (454)

"Yönetime ait girişler ile halka yönelik girişlere sürükleyen merdivenler hem sayısal hem de boyut olarak farklılaştırılırken, ayrıştırma, girişleri tanımlayan kemerlerin de farklılaştırılmasıyla sürdürülür." (454)

"Zemine yakın, çerçevelenmiş eğimli yeşil alan, gündelik yaşantı ile anıt (ölüm) arasındaki analojik mesafelenmeyi kurar. Yeşil alanın ortasında yükselen kaide, hatırlatma dramatizasyonuna yönelik yazı ve diğer figüratif anlatıları yüklenirken, kaide üzerinde gökyüzüne doğru yükselen dikilitaş üzerindeki tekil figürler ve kırık biçimli sonlanışıyla, sözün kapanmasına gerilimli bir direnç gösterir." (457)

"1909-1919 aralığını dolduran bu dönem, bürokratik yapılanmanın her alanındaki merkez restorasyonu ifadesi, devlet yapılarının restorasyonu olarak maddi nesnelerini de içermesiyle sembolikleşir." (458)

Bu cümleleri anlamak ve anlamlandırmak için birkaç defa okumuş olmam fayda etmedi. En sonunda şunu anladım ki, yaş ilerledikçe anlama kapasitesi düşüyor... Başka türlü olması mümkün mü, zira koskoca mimarlık doktora öğrencisi yazmış bunu.

Yazarın kullandığı kelîmeler de ilginç bir seçimin ipuçlarını veriyor.

Yazar bir yandan anlatı, ayrıştırma, bağlam, başat, benzeştirme, bireysel, bireyselleşme, canlandırmacılık, deneyimsel, dizge, dolayım, imgelem, kavramsallaştırma, köken, kökensel, kuramsal, mekansal, öğreti, savlanmak, sorunsallaştırma, söylem, söylemsel, sözel dizge, tikel, türdeşlik, yapısal, yapıt, yazımsal, zihinselleştirme gibi "Öztürkçe" kelîmeler kullanırken, diğer taraftan aynı metin içinde bolca -pek çoğunun Türkçe karşılığı bulunan- diyagonal, dramatik, dramatizasyon, ekol, estetik, figür, figüratif, galeri, historiyografik, hol, ideal, ideoloji, kariyer, klasik, kolektif, konfor, kozmopolit, mekanizma, modernlik, morfoloji, ofis, optik, organizasyon, paradigma, pasaj, plan, planimetrik, podyum, pozisyon, pratik, program, programatik, proje, radikal, rasyonalizasyon, rasyonel, ritüel, romantizm, sembolik, sentetik, simetri, teolojik, tipolojik, trajik gibi "yabancı" kökten gelen kelîmeleri kullanmış olması tümdengelimci bir siyasal tercihin yansıması olarak sırıtmaktadır.

Şüphesiz akademik bir yazı sohbet üslûbundan ya da gazete haberi üslûbundan daha farklı, daha ciddi ve ilgili akademik alanın jargonlarına yer verilerek yazılmalıdır; ancak türü ne olursa olsun her yazılı "anlatı"nın -derinlemesine olmasa bile sathî de olsa- okuyucu tarafından anlaşılabilme amacına mâtuf olduğu, olması gerektiği açıktır. Bu açıdan olaya bakıldığında, akademik metinlerin zaman zaman anlaşılabilirlikten uzak yazılmasının altında yatan etkenlerin araştırılmasının Türk Akademyası için faydalı olacağı âşikardır.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mardin

Bozyazı - Mersin

Ankara'da "Hanlar Bölgesi"