14 Şubat 2019 Perşembe

İkindiye methiye

Yağmurlar
Şâir Bahaettin Karakoç'un "Hani beklenmedik yağmurlar vardır, Ansızın bastırıp çabucak giden." mısralarında dediği gibi, henüz hayâl kurabildiğim zamanların erken yaz ikindilerinde yağmurlar yağardı ve o yağmurlar içimizde damla damla biriken yorgunluğu silerdi.
Yağmurla berâber hayat dururdu ve bitişiyle yeniden başlardı yunmuş sokaklarda.
Kenger ve keven gülmese de, Ankara'nın kirli havasında rengini kaybetmeye doğru giden yeşiller gülerdi yağmurdan sonra.
İçimde bir yer ve isimlendiremediğim bir his de gülerdi...

Salkım söğütler
Ankara'ya baharın gelmekte olduğunu, Kurtuluş Parkı'ndaki sarı çiçeklerin açmasından anlardım. Patlarcasına hepbirden ve yapraklardan önce açardı.
Bahar gelince de erken yazın habercisi salkım söğütler tomurcuklanmaya başlardı. Yeşili, mâsumiyetten başka bir kelîmeyle tavsifi mümkün olmayan salkım söğütlerin tâze yaprakları, ikindi güneşinin altın ışıkları altında havuzun suyuyla cilveleşir, gizli bir lîsanla bize selâm verirdi.

Beyaz leylâklar
Yenişehir Sağlık Koleji'nin bahçesinde morların yanında beyaz leylâklar da vardı. Ankara'nın kirli havasına nasıl direnirlerdi bilemem amma hep bembeyazlardı;  ikindi güneşinin altunî rengi dahi halel getiremezdi o beyazlığa.
Masallara lâyık beyaz gelinlikler gibi pürüzsüz, kat kat ve dokunmaya kıyılamaz bir güzellikti.
Ah o leylâklar... İç gıcıklayıcı ve başdöndürücü kokularıyla alıp hayâl dünyâsının kuytularına kaçırırlardı ruhumu.
Neredeyse yarım asır sonra bile hayâli içimi aydınlatıyor. Nasıl kıydılar da kestiler!
Beyaz artık müebbeden kirli...



Kurtuluş Parkı
Yenişehir'in sâde akciğeri değil kalbiydi de Kurtuluş Parkı.
Aşka dâir kelîmeler sinmiştir toprağına. Sevgililer orada buluşur, sevgili olmak isteyenler oraya kaçarlardı.
Günün her saati başka bir dünyayı sererdi ayaklarınıza. Sabahları dingin bir bahçe, kuşluk vakti sabırsız âşıklara gezi, öğleleri gölge bahşeden bir hayırhah, ikindileri şiir iklimine kalkan bir vapur gibiydi.
Salkım söğüt dallarının bir anne gibi şefkatle eğildiği havuzunda, ne hâtıraların akisleri gizlidir bir bilseniz...

Ummânım
Anadolunun kuraklığında geçen çocukluğumda, "göl" denilen su birikintilerinde çimmek yerine okumayı seçen tuhaf bir çocuk idim; belki de bu sebeple yüzmeyi bilmem.
Dahası büyük sulara karşı gizli bir korku vardır içimde.
Velhâsıl ben ummânımı yerde değil gökte buldum hep; âsumanın mâviliği, bulutları, güneşin ışıkları benim ummânımın eşkâlini belirledi.
Güneş ikindi vaktinin engin yurduna varınca, benim ummânımda altunî yakamozlar vücut bulur. En münbit hayâl dünyası bu cümbüşün içinde filizlenir.
İkindiye hürmet gerektir.

Vel asr
Hani hayatı bir güne benzetirler; sabahı doğum ve çocukluk, öğlesi ömrün ortası, akşamı ise ölüm diye.
Bu benzetmede ikindi, ömrün ortasının geçildiği, ölüme daha da yaklaşılan kısmına tekâbül etmektedir.
Gençliğin aceleciliğinin bittiği, sonbaharın olgun ve râyihalı meyveleri gibi tecrübenin biriktiği, dünyaya kısmen doymuşluğun hâkim olduğu ömür parçası.
Güneş öğle vakti kadar aydınlatmasa da, ışıkları daha altunîdir, herşeyi daha güzel gösterir.
"Min'el aşk ve halâtihi" sözünün sırrına erilir ikindi vaktinde..
Ve asra yemin edilir.


Tarihi Sultan Sofrası - Mardin

 Mardin Kalesi'nin eteklerinde kurulmuş eski Mardin'de 1 Numaralı Cadde üzerinde kasaplar çarşısının girişinde yer alan bir esnaf lo...