13 Aralık 2019 Cuma

"Yanılgı"lar - Medeniyet ve çağdaşlık

İngiliz sinema oyuncusu  Anthony Hopkins'in bestelediği "And the waltz goes on" isimli bir vals var. Bir video paylaşım sitesinde bu eseri dinlerken ( https://www.youtube.com/watch?v=xHBI-oxRE6M ) bir yandan da yorumlara bakıyordum. Rusça, İspanyolca, Macarca, İngilizce birçok yorum yapılmıştı. Derken Türkçe bir yorum gördüm. Şöyle yazılmıştı: "Sanat .Muzık.Avrpa Birliği Türkiyeyi dışlamayın.....medeniyetten koparmayın...."
Bu yorumu okuyunca aklıma müteveffa eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel geldi. Beethoven'in 9. Senfonisi'ni dinleyen Süleyman Demirel'in, konserden sonra "İşte çağdaş Türkiye bu!" diye haykırdığı yazılmıştı. ( http://arsiv.sabah.com.tr/1997/04/02/y08.html )
Demirel'in bu çıkışından yola çıkan bir sanat eleştirmeni ise şunu yazmıştı: "Çoksesli müzikle çağdaşlığın bağlantısını bilen devlet adamlarındandı."http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/dogan-hizlan/demirel-in-hatirlattigi-29314368 )
Konunun değerlendirmesine geçmeden önce birkaç hususu aydınlatmakta fayda var:
1) Medeniyet, Arapça "medine" kökünden gelir; medine ise "şehir" demektir. Bu duruma göre medeniyet "şehirlilik", medenî ise "şehirli" demektir. (Devellioğlu, s.598, 599)
2)  Şimdilerde medeniyet karşılığı olarak "uygarlık", medenî karşılığı olarak da "uygar" kelîmesi kullanılmaktadır. Nişanyan, uygar kelîmesinin, "Bir Türk kavmi olan Uygur adından serbest çağrışım yoluyla türetilmiş" olduğunu, 1934 yılında "uygur" olarak, 1942 yılında ise "uygar" olarak kullanımını tesbit eder.
3) İngilizcedeki civilisation kelîmesi Türkçe'ye medeniyet, uygarlık olarak çevrilmekte olup, 16 ncı yüzyıl Fransızcasında "civilisé" kelimesinden, bu kelîmenin ise Lâtince "civilis"  kelîmesinden geldiği, "civil" kelîmesinin "civis" (vatandaş) ve "civitas (şehir) kelîmeleriyle ilişkili olduğu kaynaklarda belirtilmektedir.
Her üç hâlde de medeniyet, uygarlık ve -Türkçe'de bâzılarının kullandığı şekliyle- sivilizasyon şehir kökünden gelmekte olup; esas itibarıyla göçebelikten çıkarak bir şehirde ikameti göstermektedir. Şüphesiz şehir hayatı göçebe bir hayat şekline göre belli kuralları, bu kurallara uymayı gerekli kılmakla birlikte her hâlde bir "iyiliği", bir "erdemi" velhâsıl bir üstünlüğü işâret etmez. Buna rağmen günümüzde uygar ve medenî kelîmeleri köklerinden ve müesseselerinden uzaklaştırılmış bir şekilde bir üstünlüğü mündemişmişçesine kullanılmaktadır.
Oysa gerçek bunun tam tersidir. Nitekim, 20 nci yüzyılda çıkan ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bütün savaşları "şehirli"ler yâni medenîler yâni uygarlar çıkarmışlardır.
4) Çağdaş kelîmesine gelince: "Çağ" köküne "daş" yapım ekinin ilâvesiyle "muasır" yerine 1935 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nde ilk defa kullanıldığını yine Nişanyan yazmaktadır. Bilindiği üzere "muasır" kelîmesi Arapça "asr" (yüzyıl) kökünden gelmektedir ve aynı asırda yaşayanları ifâde etmektedir. Dolayısıyla, çağdaş kelîmesi özünde "aynı çağda yaşayan" mânâsına gelmektedir ve bu kelîmenin de üstünlük ifâde eden bir yönü yoktur. Tıpkı meslekdaş gibi, tıpkı karındaş gibi. Bu kelîme de zaman içinde özünden saptırılmış ve önce "modern" anlamında kullanılmış, daha sonra ise üstenci bir ifade biçimi olmuştur.
 Şimdi "Avrpa Birliği Türkiyeyi dışlamayın.....medeniyetten koparmayın...." ezikliğine ve "Çağdaş Türkiye bu" haykırışına gelebiliriz.
Avrupa Birliği'ni meydana getiren devletlerin vatandaşlarının medenî oldukları, şehirlerde yaşadıkları açık olmakla birlikte, burada kasdedilen bu yakarış, Avrupa Birliğini sanatla özdeşleştiren, üstün gören, bizi (Türkiye'yi) bu yapıya almaları için yalvaran bir ruh hâlini ifâde ediyor. Daha da önemlisi batı müziğini "çağdaşlık" yaftasıyla ululayan, dolayısıyla bizim müziğimizi aşağı gören bir anlayış var. Aynı şekilde çoksesli müzik çağdaş, dolayısıyla iyi, güzel ilâahır ululama sıfalarını hak ederken tek sesli müzik çağdışı görülmektedir.
Çağdaşlık kavramı, asıl mânâsından çıkarılıp "modern" paralelinde kullanılmaya başladığından beri iyi hususiyetleri ifâde etmek üzere kullanılmaya başlanılmışsa da, modern olarak vasıflandırılan şeylerin artık eskisi kadar "iyi" olmadığı da söylenmektedir bugün. Modernitenin insan ve aile üzerine etkileri düşünüldüğünde, pek de masum ve arzulanacak bir vasıf olmadığını söylemek zor olmasa gerektir. Bu o kadar öyledir ki, henüz 1936 yılında Charlie Chaplin'in "Modern Times" (Modern Zamanlar) filminde insanın makinalaşması ekseninde bir modernizm tenkidi yapılmıştır.
Diğer taraftan, tek seslilik ve çok seslilik müziğin farklı icra şekillerinden öteye bir şey ifade etmemektedir.  Bir müzik eserinin tek sesli veya çok sesli olması o eserden alınan zevke doğrudan etki eden bir husus da değildir. Nitekim, J. S. Bach'ın Toccata'sının tek sesli icrâsı nasıl düşünülemez ise, Itrî'nin Tuti-i Mûcize-i Guyem'inin çok sesli icrası da düşünülemez. İnsanları tek bir zevke, tek bir renge, tek bir kalıba zorlamak makinalaşmak, insanî hasletlerden, zevklerden vazgeçmek demektir.
Hülasa, çok sesli müzik çağdaşlığın bir işareti, bir şartı, bir sebebi ve sonucu olamaz. Olayları, müessesleri, insanları değerlendirirken basmakalıp önkabûllerle davranmak akılla izah edilebilir bir tutum olmasa gerektir. Kelîmeleri, mefhumları yerli yerinde, bilerek kullanmak "medenî" insanın uyması gereken en temel kural olmalıdır.

---
DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca - Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi Yayınları, 15.b., 1998, Ankara.
Nişanyan Sözlük, https://www.nisanyansozluk.com/


Kebapçı Hacı Halit - Diyarbakır

  Diyarbakır Ulu Camiini ziyaretim esnasında acıkınca, etraftaki birkaç esnafa yemek yiyebileceğim iyi bir esnaf lokantası sordum ve hepsind...