Aşk ile hem-hâl olmak


Mekânı hiç sayabilmek gerek, zamana esir olduğumuzu hiç unutmadan.
Ustura gibi soğuk bir kar tipisi içinde ellerimiz donarak yürüyüp bütün takatimizin bitdiği bir ân önümüzde bir bahar bahçesi bulmaya tâlip olmak.
Önümüzde, pembenin bin renginde donanmış badem çiçekleri ile müzeyyen bir bahar vâdisi.
 Kar yok.. soğuk yok... sâde ılık bir nefes; o ân ruhumuz kürdîlihicâzkâr titrer, aşkefza ile ağlar ve nevâda karar kılar…
 Ve unutulur bütün mihnetler.
Parmak uçlarından başlayan bir sarsılış bedeni nasıl da esir alır, kavrar, ele geçirir, bende kılar;
vazgeçersiniz "ben"den, yok olursunuz, erirsiniz, bitersiniz…
 Sâde ışık hâline tahvil olur bir pembe çiçek de siz olursunuz....
"Beşnu ez ney çün hikâyet mi konem
 Ez cüdâyıha şikâyet mi konem"
 dedirten bir ney sesi olursunuz belki; ya da kamış olmak istersiniz, ağlayan, inleyen. Ve ağlamak istersiniz ağlatan iken…
Gözlerinizde yağmur bulutları dolaşdığını hissedersiniz.
 Bir tek damla, birkaç damla daha... Sonra bütün hışmını alırcasına kurumuş  topraklardan bırakır bütün suyunu, "nem-nâkem" dersiniz…
Kurak topraklar doyar suya.
 O ân hâk ile yeksan ve aşk ile hem-hâl olursunuz.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mardin

Bozyazı - Mersin

Uzun Bir Tren Yolculuğu