Opus 1/B

 Bilinmezlerimle son akşam yemeğinde içimin kuytusundaydım; alacakaranlıkta.

Biliyordum kimin ihanet edeceğini vefaya. İnanmayan kimdi âyandı.
Ekmek ve şarap yerine sükut ve teslimiyet vardı ve mukadderi bilerek sustuk.
Sonra kuşlar vardı, zifiri siyaha kesmiş alıcı kuşlar... Gölgesi olmayan boşluk gibiydiler.
Bir sızı vardı derinlerde, nefessiz kalmış çığlık gibi pürtelaş. Göğüs kafesini zorlayan bir sızı.
Zaman bin yılın yolcusu olarak geçiyordu kapıdan, ayak seslerinden bildim; çağırıyordu... Sonra renkler soluyordu külrengi bir hastalığın pençesinde ve hep birlikte yükseliyordu ateşimiz.
İçimdeki seslerin uyku zamanıydı vardığım yer.
Batıyordum kâinatın mekansızlığına ve yok oluyordum...
Renkler... sesler... hepsi uykuya varmıştı.
Yok olmuştum.

Yok...
(Opus 1/B'nin sonu)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mardin

Bozyazı - Mersin

Uzun Bir Tren Yolculuğu