20 Haziran 2020 Cumartesi

Zaman bizden aldı bütün sırrını


Âsumanî atlasa bir ucundan safran dökdüğü saatlerde güneşin
İçimin binrenkli kağıdına gözlerimle çizerdim sûretleri eskiden..
oysa tebeşirle çizilmiş bir resim gibi sûretin ...
sûretin ki siyah üstüne beyaz hem
ve bilmemek zehriyle müzeyyen
ve hem
her ân silinmek ihtimâliyle yaralı..

Varılmaz menziller gibi olsa da bilmek
Seni bulmak ümîdi
Ve sensin zannıyla bakdım bütün yüzlere..
Yüzler şeklini kaybederken her dönemeçde eskiden
Şimdi her köşe başının yükü bir ihtimal bulmak..

İhtimâlin kapısı hep aralık olurdu eskiden
ve nârin bir el silerdi
“yasak” kelîmesini ân’ın lügâtinden...

Zaman bizden aldı bütün sırrını ..
Her nisan
ipek bohçalarda rüzgar bulurdum eskiden
Rüzgar ki ayandı
            yüzler gibi
Serindi...

Gelmeyeni beklemek ihtimâli tutuşturdu da
Şimdi Nemrut ateşiyle yanmakda nisan..
Sorma, bu aynı nisan mı diye
değil..

Demek zaman bizden aldı bütün sırrını...
Bilmezim şimdi.


Kebapçı Hacı Halit - Diyarbakır

  Diyarbakır Ulu Camiini ziyaretim esnasında acıkınca, etraftaki birkaç esnafa yemek yiyebileceğim iyi bir esnaf lokantası sordum ve hepsind...