Kayıtlar

2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yanlış kullanılan kelîmeler, deyimler ve sözler

Sürekli güncellenmektedir. Alaturka Bâzı "sözlük"lerde "Eski Türk töre, 'alışkı' ve yaşama biçimine göre olan", "dünya görüşü ve yaşam biçimi, davranışı güne uygun olmayan, yöntemsiz, ilkesiz, düzensiz (kimse, tutum)" gibi karşılıklar verilmesi TÜMÜYLE YANLIŞ ve dahi insafsızlıktır. Kelîme, İtalyanca " A la Turca" dır ve kelîme karşılığı TÜRK GİBİ demektir. Sözlük mânasına gelince, eğer bir kelîmenin başına geliyorsa, o kelimeye "Türk usûlü, Türk tarzı" mânasını katar. Misal, "alaturka müzik" "Türk usûlü müzik" demektir. Nitekim Wolfgang Amadeus Mozart, 11 numaralı la majör piyano sonatının (K. 311) 3. bölümünü "Rondo alla Turca " (Türk usûlü rondo) olarak isimlendirmiştir. Kimliğinde Türk vatandaşı yazan bir sinema oyuncusu "Türk olarak doğmayı ben seçmedim"  mealinde bir lâf ederken Türk olmaktan nasıl utanıyorsa, yukarıdaki "sözlük" ifâdeleri de aynı kapıya çıkar mâhiyettedir...

Bakiye

 Daha kaç nisan kaldı tül kanatlı çiçekleri görebileceğin, Huzura vâsıl olacağın kaç vakt-i müstesnâ, Hemhâl olacağın ne kadar mutluluk, Daha kaç fırsat kaldı tevbe-i nasuha, Neresindensin ömür denilen bu kısa yolculuğun, Daha kaç menzilin kaldı ...  Elbet geçecek kapından o tamahkâr bezirgân, Yalanla sarmalanmış sîmalar alıp Zamana uygun maskeler vermek için, Sonrasız sıradanlığınla alıp Mutlu olacaksın bir zaman. Kalan zamanı düşünmeden... Daha kaç gün kaç saat kaldı...

İtirafı müşkül bir seraba dair itiraflar

Vardılar. Vâr olmuş olmalılar. Vâr olmaları gerekiyordu. Fakat... İhtimâl iklimi şiirlerde değil yaşamanın içindeymiş... Yok'un aynadaki aksi imiş var; altmış yılın yekûnu da hayalât. Şu hayat denilen Tatar içkisinin bin kerre bin sahneli piyesinin son perdesinin zili çalıyor,  haydi seyre, ey hayâllerim ve seraplarım            -ki siz en vefâlı dostlarım oldunuz... Saman kağıda basılmış on kıtalı bir taşra ağıdının hüznünü yaşamak için ey hâzirun! Gelin ve dinleyin! Hayallerimi ve sükutlarını ve dibe çökmüş kurşun gibi acılara dokunun ruhunuzla. Kan kırmızı canfes perde açıldı, şimdi susmak zamanı. Son perdesi başladı yaşamak denilen şu oyunun. Şimdi hüzün zamanı... Var mıydılar? Var olmuş muydular? Var olmaları gerekiyor muydu?

Kayıplarımız

Ne güzel insanlarımız vardı, merhametli. Kuş evleri yapan... Ne güzel insanlarımız vardı, yardımsever. Komşusu açken tok yatmayan... Ne güzel insanlarımız vardı, hayırhah,  âcizler için vakıflar kuran... Ne güzel insanlarımız vardı, dünyayı kendisine emanet olarak gören... Ne güzel insanlarımız vardı, hayvanları seven, ağaçlar diken... Önce birer birer pir-i fâni oldular sonra dar-ı bekâya göçtüler. Büyüklerini düşünmeyen gençlerimiz, hayvanlara eziyet eden, paradan başka değeri olmayan insanlarımız var şimdi. Tek kıstası madde olan, açgözlü, bencil. *** Ne güzel evlerimiz vardı, bahçeli. Bahçesinde meyve ağaçları olan.. Ne güzel evlerimiz vardı, sığındığımız. Ailenin büyükleri ve küçüklerinin bir arada olduğu... Ne güzel evlerimiz vardı, ferahladığımız . Gölgeli, serin sofaları, mahrem avluları olan... Ne güzel evlerimiz vardı, kerpiçten, taştan, tahtadan. Hımışı, bağdadileri olan... Ne güzel evlerimiz vardı, huzur veren, yuva olan... Önce birer birer terkedildiler, sonra ya yıkıl...

Ne Güzel Hazanlarımız Vardı

 Yermeye kıyamadığımız hüzünlerimiz vardı; hazanlarda serpilen, içimizi titreten... Yağmur çiseltisi, toprak kokusu, bin renkli yapraklar... Elveda diyen meyvelerin bayıltan rayihası... Gittikçe kısalan günlerde bir şeyleri yetiştirmenin, bir yerlere yetişmenin telaşı... Uzak bir iklimden gelen soğukların akşamları hissedilen nefesi... Yağmurun vurduğu camların ardında içilen buğusu tüten çaylar... Nihaventden gelip hicazda eğleşen ve hüzzama doğru hicret eden şarkılar... Hâk ile yeksan olmak üzere dallarla vedalaşan altın renkli yapraklar... Gittikçe artan yalnızlıklar... Velhasıl Ne güzel hazanlarımız vardı, doya doya yaşayamadığımız...