Kayıtlar

Ocak, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Güzel ülkemin eğitim sistemi

Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü'nde kamu yönetimi uzmanlık ( yüksek lisans) programında, hukukçu, öğretmen, mühendis ilâahır her meslekten kamu görevlileri vardı. Bir gün profesör Oya Araslı'nın Anayasa hukuku dersindeyiz.  Hoca ders anlatırken "pozitif hukuk" deyince, bu programdaki "öğrencilerden" meşhur bir teknik üniversiteden mezun edilen bir elektronik mühendisi hocaya "Hocam bu pozitif elektrikteki pozitif mi?" diye sormuştu. Bu uzak hâtıra niye aklıma geldi, daha doğrusu niçin hiç aklımdan çıkmadı bilir misiniz? Türkiye, "yüksek" eğitim ve öğrenim bakımından ilginç bir ülke de ondan. Meselâ lisans öğrenimini mâliye ve sosyal hizmetler üzerine yapıp üniversitede sosyoloji dersleri verenler var Ülkemizde. Meselâ lisans öğrenimini inşaat mühendisliği üzerine yapıp üniversitede siyaset bilimi dersleri veren ve sanat bilimi ana bilim dalı başkanlığı yapanlar var Ülkemizde. Meselâ tıp öğrenimi gördüğü hâlde câmide dini konul...

Kâl gibi hâl de dolandırmış fakiri

 Komedi filmlerinin hisli, romantik sahnelerinde bile gözlerine yağmur bulutları üşüşen birisiyim ben. Ruhu eski asırlarda kalmış, bu zamanlar için modası geçmiş, içi cam kırıklarıyla dolu, yalnız. Bilseniz sevgiye dâir başucu kitabımda neler vardı neler... Vefâyı var zannederdim mesela; dostlar vefâlı olur diye bilirdim. Sevgi ve vefâ anne ile çocuğu gibiydiler. Ve ahde vefâyı âmentü bilirdim. Nezâket ve nezâheti olmazsa olmaz bilirdim sonra. Niyetler, yayla pınarları gibi berrak ve temiz derdim. Dil hep doğru söyler, Dost kırmaz, dost incitmez zannederdim.  *** Heyhat...  Ömrün kahır ekseriyeti geçince anladım bâzı şeyleri! Vefâ bir semt adıymış hep söyledikleri gibi. Dilin kemiğinin olmadığı mıh gibi çakıldı beynime.  Dostların saklı bohçalarında hasedi gördüm; o dostlar ki gerçek güzeli balçıkla sıvamak ve kendi çirkinlerini güzel gibi gösterebilmek için elleri balçığa bulanmıştı. Sen derken bile ben diyen diller, hakikati saklamak için kaçırılan gözler gördüm......

Güzel ülkemin bilim insanları

 Tarih TV'de "Gizemli Tarih" programını seyrediyordum. Konu, Mimar Sinan'ın eserleri. Programda dış ses diyor ki " Yerçekimini alt etmeyi başaran dehası bu kez ses hızını dört kez yavaşlatacak akustik bir tasarımı planlamaya başlar." Bahsolunan deha elbette Mimar Sinan. Sonra programın sunucusu Prof. Hikmet Kırık geliyor sahneye. Elinde bir ses şiddeti ölçer (desibelmetre), yanında müezzin ezan okuyor ve Hikmet Kırık ekranda okunan değeri gösteriyor: 96 dB. Sonra Hikmet Kırık, bir köşede oturur hâlde geliyor ekrana, ezan devam etmektedir. Hikmet Kırık kısık bir sesle şunları söylüyor: "İnanılmaz. Merkezle en uzak köşe arasında sadece 5-10 desibel fark var." Bunları söyledikten sonra desibelmetrenin ekranını gösteriyor. Görünen değer 80.4 dB. Bu defa bir başka planda devam ediyor Hikmet Kırık ve diyor ki "Böylece 70 metre uzaktaki bir kişi imamın sesini en ön saftaki cemaatle aynı desibelde duyabiliyordu." Nereden başlamak lâzım bilemiyor...