Gerçeğin Dayanılmaz Ağırlığı

Yemek, şiir, sanat tarihi, hâtıralar derken nereden çıktı bu "gerçeğin dayanılmaz ağırlığı" diyebilirsiniz. Haklısınız, böyle rafine konuların arasında bu konu ziyâdesiyle pilav üstüne keşkül bir manzara arzediyor. Lâkin bir arkadaşımın yakınmalarını dinleyince işbu hususta birkaç kelâm sarfetmeyi "moderniteye isyan sadedinde bir manifesto" olarak gördüm.

Asrî zamanlar -Charlie Chaplin'in tâbiriyle "Modern Times" ya da frenk türkçesiyle "modern zamanlar" ya da öz (!) türkçe ile "çağdaş zamanlar"- bize pek çok imkânlar sunduğu kadar pek çok görünmez kafeslerde hapsetti ruhumuzu, aklımızı ve varlığımızı.

Alın "sanal" ortamları, anlık haberleşme programlarını... Her an, her yerden, her zaman haberleşir, paylaşır, görüntüleşir olduk. Bu programlar, bir yandan her ânımızı ipotek altına alırken bir yandan da sâfiyetimizi bozdular. Gerçek hayatla "sanal âlemin zâhiri doğruları" arasında harb-i umûmi kıyasıya devam ediyor. Yalanlarla gerçekler ayırt edilemez oldu; hatta yalanlar sardı hayatımızı... Yalanlar, sanal illüzyonlarla bize gerçek diye yutturulmaya çalışıldı.

Ama gerçeklerin er-geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Gerçek ortaya çıktığında aklınızla dalga geçildiğini, dahası zekânıza hakâret edildiğini anlayabiliyorsunuz.

Bunları düşününce Mario Puzo'nun aynı adlı romanından sinemeye aktarılan The Godfather (Baba) filminden bir sahne geliyor aklıma.

Baba Don Corleone'nin büyük oğlu Sony, damadı Carlo'nun yardakçılığı ile pusuya düşürülerek öldürülür. Don Corleone'nin küçük oğlu Michael, babası öldükten sonra önce bütün mafia ailelerinin babalarını öldürtür. Sonra da eniştesi Carlo'yu sigaya çeker. Aşağıda görüntüleri bulunan bu sahnede Michael der ki Carlo'ya "Only do not tell me you're innocent. Because it insults my intelligence that makes me very angry.". Yâni "Sâdece bana mâsum olduğunu söyleme; çünkü bu benim zekâma hakaret etmektir ve bu beni çok kızdırır"




Carlo, Michael'ın zekasına hakâret etmeyi göze alamaz ve ölüme gider. 
Elbette biz "çağdaş" insanlar olarak bize yalan söyleyenleri öldürmüyoruz. Sâdece yalanlar, sâhiplerini yaşayan ölülere tahvil ediyor; kendileri farketmeseler de...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mardin

Bozyazı - Mersin

Uzun Bir Tren Yolculuğu