Kayıtlar

Ekim, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yine hazan

Resim
Yine sonbahar geldi. Hangi sebeple bu mevsime son bahar denilmiştir bilemiyorum. Zira bahar  uyanışa açılan bir kapı iken sonbahar, uykuya varış ikliminin menzil hanı gibidir. Bu sebeple "hazan" kelîmesini pek bir sever, bu mevsimin ruhuna pek bir uygun bulurum. Hazan, hüznü de çağrıştırır... Sararan ve ağacını terk ederek toprakla bir olmak üzere yavaşça kendini boşluğa bırakan yapraklar, inceden yağan yağmurlar, kurumuş otların ve sararan yaprakların yağmurla ıslanarak yok oluş yolculuğuna çıkarken bıraktığı o buruk koku, bütün bir tabiatın sarı, turuncu ve kızıl duraklarından geçerek çıktığı yolculuğun ruhta bıraktığı vedâ hissi... Nasıl da alıp ruhunuzu hüzün diyarlarına götürür... Hazanla hüzün arasındaki ses benzerliği nasıl da tenasüplüdür. Bahis hazandan açılınca bir hâtıram geliyor aklıma. Yıllar önce Farsça kursunda iken dersimiz mevsimler idi. Muallime hanım bir yandan bize Farsça öğretirken bir yandan da kendisi bizlerden Türkçe öğreniyordu. Herkese en sevdiğ...

Cumhuriyet -ve demokrasi-

Resim
Yarın 29 Ekim. Türkiye Cumhuriyetinin Cumhuriyet Bayramı. Herkese kutlu olsun. Bu vesîle ile cumhuriyet hakkında bir iki kelâm etmek isterim. Cumhuriyet bir idâre şekli olup, en basit şekliyle devlet yöneticisinin verâset yoluyla -yâni babadan oğula ya da amcadan yeğene- geçmesi esâsına dayanır.   Devlete ve idâreye sâhip yöneticinin -ki monarktır- "yönetme ve başta kalma" hakkının kaynağı konusunda çeşitli kabûller olsa da, esas itibarıyla bu sâhiplik ilahî bir temele oturtulur ve monarkın, hâkimiyetin aslî sâhibi olan Tanrı adına bu yetkiye sâhip olduğu ve kullandığı da teorik olarak dile getirilir. Bu sebeple de monarkın " by the Grace of God of ..." ( tanrının inayetiyle ) monark olduğu, " zıllullah " ( Allah'ın gölgesi ) olduğu belirtilir. Bu anlayış -ya da kabûl- ister istemez asalet mefhumunu, asilleri, "mavi kan" saçmalığını yâni bâzı insanların doğuştan diğerlerinden üstün olduğu basitliğini doğurmaktadır. Bundan dolayı monarşi...

Bizans mı Roma İmparatorluğu mu

Resim
Söz İstanbul'un fethinden açıldığında "Bizans" gündeme gelir. Târihçilerimizden bâzıları "köhne" Bizans devletinden, bâzıları  Bizans  "İmparatorluğu"ndan- bahsederler. Üniversitelerin sanat târihi bölümlerinde "Bizans sanatı" dersleri vardır. Peki Bizans Devleti -veya imparatorluğu- ifâdesi nereden gelmektedir, bu kullanım şekli doğru mudur diye hiç sordunuz mu kendinize? İtalya yarımadasında M.Ö. 27 yılında kurulan Roma Devleti, zamanla büyüyerek Roma İmparatorluğu'na vücut vermiştir. Yapılan savaşlarda kazanılan topraklarla gittikçe büyüyen Roma İmparatorluğu'nda idare merkezi birkaç defa değişmiştir. MS. 235'ten itibaren içine düştüğü fetret devrinden sonra Diocletianus Roma İmparatorluğunu toparlıyor ve biri doğuda, diğeri batıda ikili yönetim sistemi getiriyor. Daha sonra, doğu ve batının "augustus" iki imparatoruna iki de "sezar" eklenerek tetrarşi denilen bir sistem getiriliyor. Kuruluşundan itibaren...

Temenniler - Bir

Kapınız çalınsa, açsanız. Ben olsam kapıda üşümüş... yorgun... Bir şiir gibi " üşümüşsün, gel içeri " deseniz; varlığınızla ısıtsanız rûhumu. Bu sıcak hoşgeldin iklimine girince "zaman dursun" desem. Köyümün, ışığı yeşil derelerinin ışıltısı doğsa içimde. Bir yer yatağı yapsanız bana, patiska yastık yüzleri olan ve  " hadi yat, dinlen " deseniz. Sonra elinizi usulca yüzüme dokundurup " uyu ...." deseniz, uyusam. Bâdem çiçekleri içinde çalkanırken rûhum, bedenim temiz çamaşır kokan yatağında, fırtınadan kaçıp kurtulmuş bir gemi gibi dinlense. "iyi ki var olduğunu" hücrelerim terennüm etse. Bir daha hiç uyanmasam...

Hayat insana neler gösterebilir ?

Leviathan'ı bilmeyen anayasa hukuku hocası, Altınoranı ve kilit taşını bilmeyen mimar, I. Millî Mimarlık akımını bilmeyen mimarlık doktora öğrencisi, Üslûbu olmayan mimarlık, Komplo ile komple kelîmelerinin farkını bilmeyen üst bürokrat, Avrupa Komisyonu'na görev tevdi eden yönetmelik hazırlayan hukukçu, Proteus vulgaris'i plâkta ayırt edemeyen mikrobiyoloji asistanı, Görev yaptığı câmideki levhanın hatalı yazısını farketmeyen din görevlisi, 20 liraya aldığını 125 liraya satan esnaf, Cumhuriyeti demokrasi ve kendisini "aydın" sanan okumuş, Kraliçesinin iç çamaşırını eldivenle tutan uzmana nâzire, bir pâdişahın el yazısıyla yazdığı dilekçesini eliyle tutan müze müdürü, Ebcede dinî bir veche vermeye çalışan din adamı, Yabancı lîsan puanı düşük diye hocayı doçent yapmayan sistem, Yobazlığın, bilmeden ve fikir sâhibi olmadan kötülemek olduğunu bilmeyen yobaz, Türkçenin ağız ve lehçelerini "yabancı" lîsan zanneden "çağdaş" insan, Kur...