Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir küçük beyaz martının serencâmı

Girizgâh ölüdeniz girdaplarının yorgunu bir geç vakitde denize pek uzak bir kurak vâdide bir küçük martı ile tesadüf etdi geceleyin.. incecik bir daldan damlayacak yağmur damlası gibi ürkekdi martıcık; öylece durdular.. martı, elbisesi tereddüdden bir dikkatle süzüyordu adamı.. kelâmdan başka herşey sükûndu gecenin içinde ve hayâllerden başka; ölüm ânına saklanan hayâllerden.. gece sükûndu.. zifiri sükûn.. *** yorgun yollar her gece o ıssız ve kurak vâdiyi kervansaray eyledi sessizce ve isteyerek ve merakla ve o küçük martıyı görmek umudu ile... martı her gece geldi o ıssız ve kurak vâdiye ve her geçen gün anladı ki bulunduğu daldan kopmakdan korkmuyordu.. ürkekdi martıcık hâlâ, yorgun adama güvenir gibi olsa da.. zamanla adam, martının beyazrengini de gördü gecenin içinde.. sükûn gecelerinin kısa süren serencâmı ve küçük beyaz martının serencamının hikâyesidir bu.. Cihet-i târif Kalamış'ta akşamın gölgesi Salacak'da kızkulesinin ışıkları, Mısırçarşısı'nda s...

Temenniler - İki

RÛY-I ZEMÎN Gelse artık... Yollar kısalsa, zaman aksa ve o gelince dursa yeniden... Tüm bilinmezler bala bulansa ve yalnızın panzehiri olarak içimin arastasına demir atsa... Gönül köşkümün başodasına kurulsa ve hiç konuşmadan baksa; âcizi eritene kadar; rûy-ı zemîn deseler bana... Şart kipini hikâye zamanına tahvil etse... Geldi diyemese de lâl olan dilim, gönül kuşum fısıldasa her zerreme "geldi" muştusunu... Ve "gel" dese bana hiç konuşmadan; gel... Gitsem... varsam... yok olsam... *** AHVALİM Sen düşüncesi ısıttığı için ruhumu su alan ayakkabılarla yürüdüm kış günü sana giden yolları, üşümeden. Öyle bir şeydin sen, aslında çok şeydin ve hatta herşeydin.. Bütün yollarım sana gidiyordu ve sana erişmek düşüncesi mihmandarım oluyordu meçhul yollarda. Zamanımın ve ruhumun boşlukları seninle doluyordu ve bu tamamlanış ıhlamur kokulu bal hazzı veriyordu cismime. Tam oluyordum seninle ve tamamsız idim sensiz. Alıcı kuşlar gibi dönüp duruyordum sen dü...

Şiir okumaya dâir

Bir yaz gecesi, saat geceyarısını çoktan geçmişti. Mendelssohn'un keman konçertosunu dinlemek istedim.(*) Gecenin zifiri sessizliği kemanın sesi ile dolmuştu. Bir koltuğa oturdum. Başımı çevirmeden arkamdaki kitaplığın şiir rafından rastgele bir kitap aldım. İsmet Özel'in Erbain isimli şiir kitabıydı. Kitabı araladım, Amentü isimli şiir çıktı karşıma, okumaya başladım. "İnsan eşref-i mahlûkattır derdi babam bu sözün sözler içinde bir yeri vardı ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman bu söz asıl anlamını kavradı" O da ne? Daha önce de defalarca okuduğum bu sözlerin birden "asıl anlamını" kavramıştım! "damar kesildi, kandır akacak ama kan kesilince damardan sıcak sımsıcak kelimeler boşandı" Satırlarını okurken birden damarlarımdan kelîmeler boşandı. "Dilce susup bedence konuşulan bir çağda biliyorum kolay anlaşılmayacak" diyordu şâir ve bu satırlarını okuduğumda pek çok şeyi kolayca anlamı...