Kayıtlar

Aralık, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Zaman Yitiğin Olsun

  Ey Yageder! ruhumda mı yoksa beynimde mi veyahutta kalbimde mi olduğunu bilemediğim fabrika artıklarını gelişmiş ülkelerin disposible çöplerini ve geri kalmış ülkelerin sömürge acılarını pis ve rutubetli ve karanlık ve daracık bir hücreye kapatılmış bir klostrofobiğin korkularını ve içi petrol ve sidik ve sigara zifiri kokan altmış model bir uzunyol otobüsünün verdiği bulantıyı andıran bir garip duygunun pençesinden alıpta beni uzak iklimlerin pembe sislerine      ve mâvi huzuruna morfin almış kanserlinin rahatına ve kötü bir kâbustan uyanan çocuğun      terli korkusuzluğuna götüren huzur kaynağım! Ey alâim-i semâ! sakla gittikçe hızlanan şu saati heybene kurtar huzuru zamanın bukağısından zaman yitiğin olsun. Azad et beni korkularımdan Sodom ve Gomore donanma şenliği kalsın leyl-i zulmünde zâlimin Ey sevgili! Salat-ı tefriciyen olsun bu zulme lânetin...

Tanzimat Kafası - Yabancı Lisana Dâir

 "Galatasaray mezunu" bir yazar, "lumpenproletarya" tesmiye ederek kendince tahfif ettiği bir kesimden bahseden bir yazısında (1) "Fransızca konuşmaya başlayın demedik de..." diyerek, Fransızca konuşmanın ona göre bir üstünlük vesilesi olduğunu ifâde ediyordu. E malûm "Galatasaray'da" fen eğitim lisanı da Fransızca değil miydi? Tanzimatla bünyemize kalıcı olarak yerleşen Fransızca virüsünün neler yaptığının en çarpıcı örneği, Reşat Nuri GÜNTEKİN'in Çalıkuşu adlı romanındaki "maarif müdürü"nde hayat bulur; bir köy okulunu gezen ve Fransızca kelîmeler döktüren maarif müdürünün okul binası için "ahır" demesinde! Peki Fransızca konuşmak, konuşanı üstün vasıflı yapan bir hususiyet midir? Eğer böyleyse anadilleri Fransızca olanların "ideal insanlar" olmaları, "Frankafon"luğun, dünyayı daha iyi, daha güzel bir yere getirmesi gerekmez miydi? Dünya gerçeklerine baktığımızda bunun böyle olmadığını görüyoruz. ...

Anlamayın Beni

 Sizlerden beni anlamanızı beklemiyorum! "Sizler"den kasdım, hepsi biribirine benzeyen alelâde insanlar... "Sizler"den kasdım,  münevver olmayı değil aydın görülmeyi tercih edenler... "Sizler"den kasdım, cilâlı imaj devrinin prototipleri... "Sizler"den kasdım, birkaç yüz kelîmeyle konuşmaya çalışanlar... "Sizler"den kasdım, tahammülün yerine hoşgörüyü ikâme etmeye çalışanlar... "Sizler"den kasdım, şiirden ve müzikden hazzetmeyenler... "Sizler"den kasdım, susmayı olgunluk sayanlar... "Sizler"den kasdım, molla demeleri için ağır olanlar... "Sizler"den kasdım,  status quo 'nun yılmaz bekçileri... "Sizler"den kasdım, bırakın evinde kütüphânesi olmayı kitaba para vermeyi israf sayanlar... "Sizler"den kasdım, kendisini yerleştirdiği yere göre fikrî şablona sâhip olanlar... "Sizler"den kasdım, "Güneşi ceketinin astarı içinde kaybedenler"... (1) "Sizler...

ADOY'dan İzlenimler - 2) ADOY Gezegeni nasıl bir yer

  Adoy gezegeninden en genel bilgiler " Adoy gezegenine nasıl gittim " serlevhalı yazımdan sonra ilginç mesajlar aldım.  Bâzı okuyucular, "astral seyahat" konusuna inanmakta güçlük çektiklerini belirtirken bâzı okuyucular da Adoy gezegeninin nasıl bir yer olduğunu anlatmamı istiyorlar. "Astral seyahat" konusu, ancak bu alanda yapılacak ileri mental ve psişik tecrübelerle anlaşılabilecek ve "kâl"den ziyâde "hâl"e dâir  bir konu olduğundan, kelîmelerle ifade edilmesi oldukça zor. İleride bu konuda birkaç kelâm edeceğim. Şimdi, bugüne kadar kadar yaptığım astral seyahatlerde Adoy gezegeni hakkında öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Dünyadan birazcık küçük bir gezegen Adoy. Çapı 10 bin kilometre. Dünya yön sistemine göre düşünürsek, kuzey ve güney yarıkürelerinde birer büyük kıta var. Kuzeydeki kıtanın adı  Sözenob , güneydekinin adı ise  Söfakob . Bu iki kıtanın ortasında ise Ateş Denizi bulunuyor. Bu kıtalarda, idare sistemi fa...

Yaşarken Görebilecekleriniz

 Gördüklerinizin gerçek olmadığını, Gözden ırak olanların bambaşka kişilere tahvil olduğunu, Büyük ve ağır lafların aksine unutulmanın pek kolay olduğunu, Sözlerin unutulmak üzere verilmiş olduğunu, Kutsalların en kârlı ticâret metaı olabileceğini, Çıkarın sevgi cilâsı ile mücellâ olduğunu, Cilâlı imaj devrinden cilâlı yalan devrine geçildiğini, Aşk denilen şeyin giffen mal olduğunu, Aşk literatürünün üstâd-ı âzamının Goebbels olduğunu, Derekesini saklamak isteyenlerce derecenizin üstünün örtüldüğünü, Âkil libası giyenlerin kafasını kuma sokan devekuşunu göremediklerini, Bâzılarının ancak cücelerle yanyana iken mutlu olabildiklerini, Vefânın gerçekten de İstanbul'da bir semt ismi olduğunu, Maddenin her dâim geçer akçe olduğunu, Gözyaşının her derde devâ bir setre olduğunu, Hedonun yeni bir ilâh olarak serpildiğini, Kandırılmanın da bir sonu olabileceğini, Son sözün günü gelince söyleneceğini.