Kayıtlar

Çocukluk Hâtıralarımdan - Bağbozumu

Resim
Çocukluğuma ve ilk gençlik yıllarıma dair hâtıralar gittikçe daha çok canlanıyor zihnimde. Ya gençliğe duyulan hasretten ya da o zaman yaşadıklarımızın sâfiyetinden ve güzelliğinden. Her iki hâlde de o hâtıralar daha dün yaşanmış gibi canlı ve renkli; bunların arasında en renklilerinden birisi de bağbozumu. Bağbozumu denildiğinde anlaşılması gereken üzüm bağındaki üzümlerin hasadı ve işlenmesidir. Köyümüzde üzümler ağustos sonu-eylül başında hasat olgunluğuna erişirdi. Eylül başında, bin küsur metre râkımlı köyümüz geceleri hayli serin olmakla birlikte gündüzleri hâlâ sıcak olurdu. Bu yüzden hava iyice ısınmadan çalışmak üzere üzüm bağına oldukça erken gidilirdi. Bağa varıldığında ya güneş henüz doğuyor ya da biraz önce doğmuş, gecenin serinliğinde üzümler de iyice soğumuş olurdu. Bu yüzden bağa vardığımızda ilk işim köyümüzde "hattat" ya da "hatlat" -biraz daha kibarca çavuş üzümü- denilen üzümün çubuğuna koşmak olurdu. Bol sulu,  ince kabuklu, iri tâneli, olgunlaş

Varolamayan Herşeye Dâir

Avuçlardan çıkan ırmaklar Humması, "Avuçlarından çıkan ırmaklar felâketimi söndürebilseydi" diyen satırlar yazarak  başladı ve senelerce sürdü. Sayhalar, sitemler, ilk baharlar ve ilk yazlar ve derken nice son baharlar gelip geçse de ruhundaki ateş fırtınası dinmedi. Bir yaz gecesi Nippur'un en yüksek zigguratına tırmanacaktı. Yüzüne bakamadan gördüğü kalem parmaklar İnanna-vâri  olacaktı; târifsiz... Zümrüt yeşili bir ışık her yanı kaplayıp herşeyi yıkayacak ve olmazı olur yapacaktı. Hâsılı vuslattan doğan bir vâroluş her yeri saracak ve işte o an yarım asırdır sorduğu "aşk var mı" sorusunun cevâbını bulacaktı. Kuruyan umman Böylece pek çok baharlar geçti. Sayhalar duyulmaz, sitemler umursanmaz, ilk baharlar farkedilmez,  son baharlar hissedilmez oldu. Gençliğin uzaklarda kaldığı bir gün onu gördü." Bak " deyince baktı ve korktu. Eskiden gördüğü umman  yoktu gözlerinin derinlerinde!  O, yüzünden anlamıştı bunu; " Evet, yok " dedi. Ve yıldızl

Opus 64

Resim
Birinci hâne -  İtirafnâme Bilinsin ki uzakları göremediğim yalanının fâili benim. Uzakların umutsuzluğu sevketti beni bu riyaya. Tütüne sevdalanmam da benzer bir sebebe müstenid hekimbaşı; kalbimdeki o küçük umudun gölgelenmesi ruh kimyamı kânun tanımaz bir eşkiyaya çevirdi. Ve içimdeki o ses 'eşkıyalar tütün içer' deyu fermân eyledi. Sonra ' Hippodamos esaslı yollar istemezuk' fermânı da tamim olundu fakire. Her ân yeni ihtimallere gebe ve üç adım ötesi tahmin edilemez yollar umudun tohumu oldu böylece. İkinci hâne -  Ontoloji Hicazla sarmalanmış  " Aşk hastasıyım bakma benim nabzıma doktor " sözlerini duyunca birden bîtab oluşu geldi aklına. Ve düşüncelerin karanlık ummânına daldı ve vâroluşun sebeb-i aslîsinin sırrına erdi. Ummânın zifirî siyahı penbeye döndü birden. Sonra "Âfet mi saâdet midir aşk, rûhuma bir sor" lafzı bir mıh gibi çakıldı beynine ve penbeler ışığını ve rengini kaybetmeye başladı. Nihâyet anladı ki vâroluşun sebeb-i aslîsi

Güven

Ünlü İngiliz şâiri William SHAKESPEARE'e ait olduğunu söyledikleri bir söz var,  "Güven ruh gibidir, terkettiği bedene asla geri dönmez." diye. Güvenin ne olduğunu olmasa da kaybının neticelerini pek güzel anlatan bir söz. Bir başkası da "İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim." diyerek güvenin ehemmiyetini vurgulamış. Babam vefât ettiğinde tâziye için gelenlerden birisi anlatmıştı. Altmış küsur yaşında birisinin babası vefât edince arkadaşları adama ne hissettiğini sormuşlar. Adam "Sırtımı dayadığım bir dağ vardı, göçtü..." diye cevap vermiş bu soruya. İster dağ gibi sarsılmaz bir dayanak, ister herşeyinizi hiç düşünmeden emânet edebilme gerçeği deyin, güven, hayatı yaşamaya değer kılan husustur  bana göre. Münâsebetlerin harcıdır, huzurlu yaşamanın olmazsa olmazıdır.  Eğer güven yoksa, hayatımızın yılları, ayları, günleri ve saatleri ve hatta anları biribirinden koparak güvensizliğin zifiri siyah girdabında kaybolup gitm

Dönüşsüz Yolların Mecbûrî Yolcusu

Resim
Bizi oyalayan elma şekerlerinin câzibesinden kurtulup da kekre gerçeklerle yüzyüze gelince başlıyoruz kendimizle hasbihâle. Hakikat, üzerine resimler çizilmiş örtülerinden kurtuluyor ve olduğu gibi görünüyor. İşte o an anlıyoruz: Dönüşsüz yolların mecbûrî yolcusuyuz. Giderken yolun iki yanında gördüğümüz hiçbirşeye elimiz erişmiyor. Boyunun erişemeyeceği meyvelere imrenerek ve imkânsızlığı hissederek bakan çâresiz çocuklar gibiyiz. Yolda, yeşil vâdiler, mâvi göller ve parlak sarı-kızıl alevleri göklere yükselen yanardağlar görüyoruz; araları ise zifiri siyah. Ve bu yolda tek gece konaklanacak hanlar var. Giriş ve çıkışı ayrı ayrı olan, duvarları erişilmez yüksek. Her han bir öncekinden daha büyük, duvarları daha yüksek. Hanların ve yolda gördüğümüz vahaların isminin yazılı olduğu levhalar ancak geçtikten sonra okunacak şekilde dizilmiş. Hanlara inat her levha bir öncekinden daha küçük… Ve yolda gördüğümüz yeşiller gittikçe rengini kaybediyor.  Asuman maviliğini, çiçekler pembesini, su

Olmazların Resmî Geçidi

 Babası anlatmıştı...  Henüz tan yerinin ağarmadığı bir erken vakitte karanlığın içinde karşısına çıkan kan kırmızı fistanlı kadının upuzun sarı saçları vardı. Sudan geçemeyince yıldırımvâri ve göz kamaştıran bir ateşe tahvil oldu kadın ve kamaşmışlıkdan neşet eden sekâret hâli ile bütün semayı kuşların kapladığını gördü. Olmazın resmî geçidini icra ediyorlardı sıra sıra ve zurba zurba. Henüz tan yeri ağarmamıştı oysa. Onun karşısına kan kırmızı fistanlı ve sarı saçlı ve ateşe tahvil olan bir kadın çıkmasa da bir başka ateşin sekâretine mahkûm olmuştu. Ve bu hâl içinde beş duyusunun beyni ile bağını kesecek herşey makbûl idi; en çok da tütün. Sanki dumanları beynini kör bir noktada bırakıyordu ve o noktaya hakikatin gölgesi bile düşmüyordu. Sonra isyan kuşları geçiyordu ruhunun âsumanından, her birinin nisyan kuşu olmasını istediği. Olmuyordu...  Ona ait değilmiş gibi gelen elleriyle kalp gözünü kapatamıyordu. Gönül dili lâl olmuştu. Yavaşça batıyordu çaresizlik balçığına ve bütün dall

Erzurum

Resim
  Aziziye Tabyalarından Erzurum'un görünümü Târih Erzurum, târih boyunca pek çok medeniyete ev sâhipliği yapmış. Kalkolotik çağdan başlamak üzere Karaz Kültürü, Hurriler, Hayaşa Kırallığı, Diauehi Kırallığı, Kmimmerler, İskitler, Medler, Persler, Büyük İskender, Selevkoslar, Romalılar, Selçuklular, Akkoyunlular derken 1514-1518 senelerinde Yavuz Sultan Selim tarafından yapılan savaşlardan sonra Erzen-i Rum'un Osmanlı hâkimiyetine girdiği; 1829, 1878 ve 1916'da üç defa Rus işgâline mâruz kaldığı, Rusya'daki Bolşevik İhtilâlinden sonra Ruslarca şehrin ve etrafının boşaltıldığı; Şehre, târih boyunca Karin, Garin, Karnoi Kalak, Theodosiopolis, Anastasiapolis, Kalikala, Erzen'ur Rum, Arzanur'Rum, Erzen-i Rum, Arz-ı Rum, Erz-i Rum, Erzerum gibi isimler verildiği belirtilmektedir. (1), (2) Coğrafya Doğu Anadolu bölgesinde Palandöken dağlarının kuzeyinde yaklaşık bin 900 metre râkımlı bir düzlükteki Erzurum şehri, deniz seviyesinden en yüksek şehir olmak ünvânına sâhip.

Uzun Bir Tren Yolculuğu

Resim
Çoktan beridir görmek istediğim Erzurum'a trenle -hem de normal hızlı bir trenle- gitmeye karar vermiştim; Ankara-Kars arasında çalışan Doğu Ekspresi ile. TCDD'nin internet sayfasında verdiği bilgiye göre -Erzurum'a kadar-  tam 22 saatlik ve 40 duraklık bir tren yolculuğu. Daha önce de tren yolculukları yapmıştım, ancak bu kadar uzun bir yolculuğa ilk defa çıkacaktım. Pulman'dan bir bilet aldım ve tren tam da belirtildiği gibi 17:55'te hareket etti. Ankara'yı çıktıktan sonra akşam üzeri kayalık, ağaçlık ve derelerle dolu bir çevreden geçmeye başladık. İlk intibam, hasretini çektiğim tabiatla el ele koyun koyuna bir yolculuk yapacağım yolundaydı. Hava karardı; tren gece boyunca çeşitli duraklarda dura kalka yol aldı ve sabaha karşı Sivas'a vardı. Sabah gün doğarken bir saatlik bir rötarla tren Sivas'tan hareket etti. Henüz ufuktan doğan güneşin ilk ışıkları yüzüme vuruyordu. Biraz zaman geçince arasından geçtiğimiz dağların tepeleri güneş ışıklarıyla aydı

Kanlıdîvan (Kanlıdîvâne) Ören Yeri - Mersin

Resim
Kanlıdîvan Ören Yeri'nden görünüş Ön bilgilendirmeler Herhangi bir eski eseri, antik şehri veya ören yerini ziyâret etmeden önce, asgarî seviyede de olsa bilgi sâhibi olabilmek için bir ön araştırma yapılmasını harâretle tavsiye ediyorum. Ancak, aşağıda belirteceğim yanlışlıklar karşısında ön araştırma esnâsında dikkatli olmanızı, mümkünse bilgileri birkaç kaynaktan teyid etmenizin gerekli olduğu ortaya çıkıyor.Zira en güvenilir olacağını düşündüğünüz yerlerde bile öyle hatalarla karşılaşıyorsunuz ki, şaşarsınız. Mesela ben, burayı ziyâretten önce Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından oluşturulan "Türkiye Kültür Portalı" adlı internet sitesinden Kanlıdîvan hakkında bilgi sâhibi olmak istedim. https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/mersin/gezilecekyer/kanlidivane adresinde (en son 04.08.2024 tarhinde ziyâret edildi)  Kanlı Divane Ören Yeri - Mersin başlığı altında kocaman bir fotograf var. Şu fotograf: Kanlı Divane Ören Yeri başlığı altında yeralan fotograf Cennet ve Ceh