Kayıtlar

Ekim, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Lokantalar ve yemekler hakkında

Çok beğendiğim bir fincanım vardı. Kırılınca, yenisini alayım diye Paşabahçe'nin Atatürk Bulvarı'ndaki mağazasına gittim. Bulamadım. Mağazada gezerken, üzerinde yazılar olan fincan ve bardaklar dikkatimi çekti. "Lügat 365" etiketli bu fincan ve bardaklarda, ilginç bir yazı karakteri ile eski kelimeler yazıyordu; müşkülpesent gibi, şikemperver gibi. Bu ürün serisi ve kelimeleri hakkında bir başka yazı yazacağım, ama "şikemperver" kelimesi çok dikkatimi çekti. Sözlüklerde, boğazına düşkün, yemek yemeyi seven olarak belirtilse de, esasen kelime batılıların "gourmet" dedikleri, Türkçeye gurme olarak girmiş olan kelimenin karşılığıdır ki, bu da damak tadı gelişmiş, lezzete düşkün, velhâsıl ağzının tadını bilen demektir. Şikemperver kelimesinden ve yıllar önce yaşadığım bir olaydan yola çıkarak yemek konusunda bildiklerimi, yaşadıklarımı yazarak paylaşmaya karar verdim. Yıllar önce bir arkadaşım, " Kale'de bir dönerci var, harika döner keb

Ankara Hakkında Ne(ler) Biliyoruz?

Uzun yıllar orta kademe yöneticilik yaparak emekli olmuş bir tanıdığım, müzenin kültür hayatı için ne kadar önemli olduğundan bahsediyor, toplum olarak bu konudaki "duyarsızlığımızdan" dem vuruyordu. "Roma Hamamı'na gittin mi?" diye sordum bunun üzerine. Aldığım cevap şu oldu: "Ben hamama gitmeyi sevmiyorum." Hayatının en az 25 yılını Ankara'da yaşamış ve müzenin öneminden bahseden bu "emekli yönetici" Roma Hamamı'nı faal bir hamam olarak anlamıştı; ben de onun Roma Hamamı'na gitmediğini ve dahi "duymadığını".. Oysa, birkaç yılını Ankara'da geçiren her kişi Ankara'nın Ulus semtine yüz metre mesafedeki bu tarihî eser kalıntısının önünden en az birkaç defa geçmiştir. Yapıldığı dönemde bütün özellikleriyle bir hamam, "Roma hamamı" olan ve günümüzde  Roma Hamamı adıyla bilinen bu tarihî eser kalıntısı  aynı zamanda bir açık hava müzesidir. Diğer tarihî eser kalıntılarıyla birlikte, Ankara'nı

Bu blogun ontolojik sebebi

Bâzı anlar vardır ki gördüklerinizi başkaları da görsün, duyduklarınızı başkaları da duysun, tattıklarınızı başkaları da tatsın istersiniz. Bilinmeyeni bildirmek, duyulmayanı duyurmak, tadılmayanı anlatmak için gördüklerinizin fotografını çeker, duyduklarınızı kaydeder, tattıklarınızı anlatırsınız. Kimi zaman da bunların hiçbirisini yapamaz, bir müddet sonra yapamadıklarınızın pişmanlığını duyarsınız. Hâfızanızdaki görüntüler silikleşir, duyduklarınız unutulur, tatlar silinir dilinizden. "Keşke"ler kaplar içinizi; bu keşkeleri en aza indirmenin yolu yazmak ve paylaşmaktır. Pek çok keşkem var, daha da çoğalmasın istiyorum. Bu sebeple "yaşadıkça görülen, duyulan ve tadılanları" yazmaya karar verdim. Eskilerin dediği gibi söz uçar yazı kalır. Gezdiğim yerleri, eski eserleri, duyduğum güzel şeyleri ve yanlışları, tattığım lezzetleri ve lezzetsizlikleri paylaşacağım burada. Umulur ki  yazdıklarım benim keşkelerimi azaltsın, başkalarına faydalı olsun.