Çocukluk Hâtıralarımdan - Bağbozumu
Çocukluğuma ve ilk gençlik yıllarıma dair hâtıralar gittikçe daha çok canlanıyor zihnimde. Ya gençliğe duyulan hasretten ya da o zaman yaşadıklarımızın sâfiyetinden ve güzelliğinden. Her iki hâlde de o hâtıralar daha dün yaşanmış gibi canlı ve renkli; bunların arasında en renklilerinden birisi de bağbozumu. Bağbozumu denildiğinde anlaşılması gereken üzüm bağındaki üzümlerin hasadı ve işlenmesidir. Köyümüzde üzümler ağustos sonu-eylül başında hasat olgunluğuna erişirdi. Eylül başında, bin küsur metre râkımlı köyümüz geceleri hayli serin olmakla birlikte gündüzleri hâlâ sıcak olurdu. Bu yüzden hava iyice ısınmadan çalışmak üzere üzüm bağına oldukça erken gidilirdi. Bağa varıldığında ya güneş henüz doğuyor ya da biraz önce doğmuş, gecenin serinliğinde üzümler de iyice soğumuş olurdu. Bu yüzden bağa vardığımızda ilk işim köyümüzde "hattat" ya da "hatlat" -biraz daha kibarca çavuş üzümü- denilen üzümün çubuğuna koşmak olurdu. Bol sulu, ince kabuklu, iri tâneli, olgunlaş