Hep ötelerdeymişim meğer
Yaylı tanbur ile nihâvend bir taksim dinlerken, akşamüstü çınar yaprakları arasından gördüğüm lâciverd gökyüzü düştü aklıma gecenin bir vakti. Aklıma, içimin içime sığmadığı zamanlar düştü. Bir aryanın peşinde saatlerce koştuğum zamanlar. Ihlamurların baygın kokusuyla müzeyyen ilkyaz akşamları, Vav'ı bilmeden vav olduğum, elifi bilmeden elif olduğun anlar... Bilmeden şiir ummânına daldığım günler, Hicazkârkürdîyi bilmeden kürdilihicazkâra mest olduğum vakitler, Dünyamın majörlere emanet olduğu az umarlı yaşlarım, Ferahfezayı bilmeden geçen mevsimler, Kaçılabilecek mâveranın olduğunu zannettiğim yıllar. Hep ötelerdeymişim meğer bilmeden... Minörler varmış perdenin ardında. Şiirlerimde değilmiş boşluk elbisesi, hep üstümdeymiş. Elleri sızlatan soğuk ve yağmurlu havalarda aranan, avuçlarımdaymış. Hep hiçmiş ve hiç hep... Son dönemeçde elif vav'a tahvil oldu; Hakikatin kasem vav'ı oldu...