Yeşil Giresun

Doğu Karadeniz bölgesinin başlangıcında dar bir kıyı şeridi üzerinde kurulmuş Giresun, yeşil sıfatını hakeden bir yer. Bir yanı, sükûnetle hırçınlık arasında gidip gelen Karadeniz ve diğer tarafı dağlarla çevrili bu şirin yerde mevsime göre yeşilin her tonunu görürsünüz. İlkbaharda ümide gebe bir yeşilden sonbaharda hakiye dönen fındık bahçelerinin eseridir bu ton zenginliği.

Giresun'da yeşil ve mâvi


Giresun Merkez'e 8 km uzaklıktaki Camili Köyü'nden görünüm (Mayıs başı)

Târihi oldukça eskilere giden bir şehir Giresun. Şehrin târihini araştırırken, birçok yanlış bilginin de farkına vardım. Bunlardan en önemlisi şehrin adının Grekçe kiraz anlamına gelen Kerasus’tan türediği yolundaki yaygın bilgi idi. Giresun Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları'ndan "Giresun  Kent Kültürü"ne dayanılarak hazırlanan ve bilimsel kaynakları da gösterilen Giresun kent târihini anlatan Giresun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün internet sayfasındaki bilgiler pek çok yanlışın yanında, şehrin isminin Grekçe "kiraz"dan geldiğini yanlışını da çürütmektedir. ( https://giresun.ktb.gov.tr/TR-57975/kent-tarihi.html ) Yine bu sayfada, batılı bilim insanlarına dayalı olarak şehrin isminin Grek / Roma dönemlerinden çok önce varolduğu da ortaya konulmaktadır.

(Kiraz fidanını, Romalı kumandan Lukullus tarafından MÖ 70’de Giresun’dan Avrupa'ya götürülmüş.)

Bu sayfada yer verilen bir diğer önemli bilgi de Doğu Roma İmparatorluğu'nun VI. yüzyılda Hristiyanlığı resmî din, bir Grekçe’yi de ibadet dili hâline getirmesi ile bölgedeki ahalinin nasıl ortodoks Rumlaştığı hususudur.

Bütün bu bilgiler bir yana, Giresun'da M.Ö. XVI. asırda Gaşkalarla başlayan iskânın Asya'dan gelen topluluklarla sürdüğü, Subarular, Sümerler, Kimmerler, İskitler, Etrüsklerin; daha sonra Kıpçak ve Çepnilerin  bölgeye geldikleri  bilinmektedir. İlginç bir başka husus da, Morgan, Lebeau gibi şarkiyatçılar, XIX. yüzyılın sonlarında Doğu Karadeniz bölgesinin ilk ahalisini Turanlı olarak adlandırarak bölgenin Türklüğüne atıfta bulunmuş olmalarıdır. Bu konu, İbrahim TELLİOĞLU'nun "Osmanlı Hâkimiyetine Kadar Doğu Karadeniz'de Türkler" adlı eserinde genişçe ele alınmıştır. ( https://www.ttk.gov.tr/karekod/dogukaradenizdeturkler.pdf )

Giresun, eskiden Giresun Kalesinin eteklerinde kurulmuş küçük bir yerleşim imiş. Şimdi Kale tepesinin doğusunda ve batısında boydan boya sahili evler kaplamış. Yetmemiş yamaçlardaki fındık bahçelerine bile evler konduruluyor. Hep düşünmüşümdür, nüfus artışından kat be kat fazla ev yapılıyor, neden diye... Bulabildiğim tek cevap açgözlülük...

Giresun - Batı'dan görünüm

Şimdilerde müze olarak kullanılan ortodoks kilisesi ve çocuk kütüphanesi olan katolik kilisesi Kalenin doğu-güneydoğusunda. Camiler ise umumiyetle kalenin batı eteklerinde. Buradan yola çıkarak eski Giresun'da Kalenin güney doğusunda Zeytinlik Mahallesi denilen yerde gayrımüslimlerin, batı tarafında ise müslümanların yaşadığı sonucuna varıyorum.

Kapu Camii

Eski insanlar, eğer imkânları var ise evlerini yamaçlara yapmayı tercih etmişlerdir. Bunun bir kaç sebebi vardır. Herşeyden önce yamaçlarda yapılan evler bir diğerinin görüntüsünü kapatmaz, havasını engellemez. Böylece daha havadar yerlerde yaşanmış olur. Bir diğer sebep düzlüklerin tarım için kullanılmasıdır. Ayrıca yamaçlarda yapılan evler yüksekte olacakları için düşmana karşı her zaman daha güvenli bir sığınak oluşturur. Zamanında âkil Giresun ahalisi de evlerini Giresun Kalesi'nin eteklerine yapmışlar.

Zeytinlik mahallesinde eski evler

Akdeniz Bölgesi'nde dağlar denize paralel seyrederken Karadeniz'de dağlar denize diktir.  Bu dağların denizle birleştiği noktada kısmî bir düzlük alan vardır. Öncelikle bu düz alanlar, sonra da dağların arasındaki daracık ovacıklar ve hatta dağ etekleri yerleşim yerleri olarak tercih edilmiştir. 

Mavigöl'den görünüm

Giresun'da rastlayabileceğiniz ilginç yerlerden birisi "Millet Bahçesi"dir. 1902 yılında hizmete açılan Millet Bahçesi'nin süslü bir giriş kapısı vardır. Firiş kapısının sağ ve sol tarafında iki çeşme - ki hâlen kördür- ve bunların herbirinin alınlıklarında birer kitabe vardır. 

   
Sağdaki ve soldaki kitâbe

Bunlardan sağdaki kitabede "Memleketin iktisab-ı ümranına mesai-yi mahsusları masruf olan vali-i sâbık Kadir Bey merhumun ruhunu ihya içün yapılmışdır 1318 sene" yazmaktadır.

Soldaki kitabede ise "Memleketin iktisab-ı ümranına mesai-yi mahsusları masruf olan vali-i esbak Sırrı Paşa merhumun ruhunu ihya içün yapılmışdır 1318 sene" yazmaktadır.

Yaylaya yolculuk

Yayla yolunda daracık vâdiler, sisli dağlar

Günlerden beri açık olan hava yaylaya gideceğimiz gün bulutlandı ve hafiften bir Karadeniz yağmuru başladı. Çiselemekle atıştırmak arasında gidip gelen yağmur altında Giresun'a yaklaşık 45 km uzaklıkta bulunan Kulakkaya yaylasına gidiyoruz. Ancak, virajlar ve yolun darlığı sebebiyle 45 km.lik yolu bir buçuk saatte alabiliyorsunuz. Elbette yol boyunca görebileceğiniz güzellikleri az da olsa görebilmek için olması gerekenden daha yavaş gidiyoruz. Doğu Karadeniz'in olmazsa olmazı daracık vâdilerde yol. Önce Dereli ilçesinden geçiyoruz. Birkaç yıl önce büyük bir sel felâketi yaşayan Dereli'de yeni evler eskilerinin yerine yapılmış; zira toprak oldukça sınırlı. Yolun iki yanında 45 derece ve üstü yamaçlar ağaçlarla kaplı. Elbette bu ağaçların pek çoğu bodur fındık ağaçları. Rakım yükseldikçe fındığın yerini daha büyük ağaçlar ve özellikle ulu doğu ladini ağaçları alıyor. Bu arada tepelerdeki bulutlara yaklaşıyoruz gittikçe ve bulut-sis karışımı içinde yolculuk yapmaya başlıyoruz. Yolda küçük dereler ve çağlayanlar var. Tırmandıkça yağmur artıyor. Yolda resim çekmek için durduğum birkaç yerde yağmurdan şapkam iyice ıslandı. Haziran sonu olmasına rağmen hafiften üşümeye başladım. Nihayet doğu ladini ağaçlarının arasındaki  1.700 metre rakımlı Kulakkaya Yaylasına varıyoruz. Ana caddenin iki yanında yiyecek dükkanları sıralanmış. Bu dükkanların pek çoğu et de pişiren kasap dükkanları. Hava yağışlı olduğu için dükkanlar tıklım tıklım.

Kulakkaya Yaylası'nda pazar yeri

Ankara'da yediğim -daha doğrusu yemeye çalışıp da yiyemediğim- etlerdeki tiksindirici tat buradaki etlerde yok çok şükür. Hâlâ ete benzer et yiyebiliyorsunuz. Nitekim birkaç gün önce Giresun Camili'de yediğim et de böyleydi. Bu sebeple cadde üzerindeki Kulakkaya Aile Sofrası isimli bir yere giriyoruz. 5-6 masası olan küçük bir aile işletmesi burası. Haziranın 29'u olmasına rağmen hem rakımın yüksekliği ve hem de yağan yağmur havayı soğuttuğu için içeride bir odun sobası yanıyor. Yağmurdan ıslanmış bir hâlde soba başında ısınmanın verdiği keyif hayatta yaşanması gereken zevklerdendir. Hem koyun ve hem de dana biftek yaptıklarını söylüyorlar ama ekipteki koyun sevmezler sebebiyle dana pirzola sipariş ediyoruz. Ortaya bir büyük tabak piyaz da istiyoruz. Yanında ızgara yeşil biber ve ızgara soğanla birlikte geliyor etler. Birkaç gün önce Camili'de yediğim etten daha yumuşak, daha lezzetli ve daha iyi pişirilmiş. Bir yerlerde okuduğum Yahya Kemal'in yoğurtlu kebapla cengine benzer bir cenge girişiyorum etlerle. 

Kulakkaya Aile Sofrası'nda dana biftek

Tagaddi bahsinde bir kaç kelâm

Sebze yemekleri açısından zengin bir muftağa sâhip Giresun'un etseverler için özel bir yemeği yok. Ama yaylalarında leziz pirzola, lokantalarında tâze balık ve pek çok çeşit pide yiyebilirsiniz.

     
Yaprak sarma, balık ve dible





Bu blogdaki popüler yayınlar

Ankara'dan Doğu Karadeniz'e Yolculuk

Habersiz geçen baharlar

Yeşillerin Memleketi Taşkesti (Bolu, Mudurnu)